29. "Gerçeğin Kurşunu"

55 5 1
                                    

29. Bölüm

"Gerçeğin Kurşunu"

"Gerçeğin Kurşunu"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

..

Uğultu. Sonsuzluğu belli eder gibi ufka uzanan bir denizi andırırcasına uzun ve anlaşılmaz uğultular. İnsan durup dinlemeye çalışıyor, anlayamıyor. Dinlememeye çalışıyorsun, dinlemek istiyorsun. Garip, sonsuz ve anlaşılmaz ses bozukluğu gibi. Duyuluyor ama duyulmuyor. Var ama yok.

Uzun bir süredir, ne kadar olduğunu bilmediğim uzun bir süredir benimleler..

Ağır geçen günlerin ağırlığının bindiği gözkapaklarımı zar zor aralamayı başarırken şakaklarıma saplanan keskin sancı midemin bulanmasına neden oldu. Omzuma düşmüş başımı yorgunlukla oynatırken tutulan boynum yüzünden yüzümü ekşitmiştim. Damağıma vuran ekşimsi tat midemin bulantısını artırsa da dudaklarımı bunu geçirmek istercesine sımsıkı birbirine bastırdım. Tek kelimeyle berabet hissediyordum.

Burnuma dolan tozlu havaya sığınmış metalik kokuyu umursamamaya çalışarak yaslı olduğum duvar köşesinde hafifçe kımıldanıp bedenimdeki krampları dindirmeye çalıştım. Büyük bir etkisi olmasa bile idare ediyordum böyle. Ne zamandır burada olduğum konusunda hiçbir fikrim yoktu, fakat gözlerimi her açışımda burada oluşum ve sanki işime yarayacakmış gibi sancılarımı geçirecek kımıldanışlarım günlerdir buradaymışım gibi hissettiriyordu. Belki de sadece birkaç saattir buradaydım, belki de haftalar olmuştu çoktan.

Etrafın karanlığına ve kasvetine rağmen birkaç adım ötemdeki iki silüeti seçebilmeyi başarırken kaşlarımı hafifçe çatıp orada ne döndüğünü anlamaya çalıştım. Anladığım kadarıyla hararetli bir konuşma yaşanıyordu, bir kadınla bir adam ellerini öylesine havada hızlı hızlı sallıyor ve tartışıyor gibi konuşuyorlardı. En sonunda kadın durdu, seçebildiğim kadarıyla bir elini beline, diğerini alnına yasladı ve başını onaylarcasına salladı. Adam birkaç saniye durduktan sonra arkasını döndü ve bu büyük, depoyu andıran ama depodan oldukça farklı binadan ayrıldı. Çıkarken açtığı kapıdan içeri süzülen ışığa hasret dolu kısık bakışlar atıp yutkundum. Günyüzü görmeyi bu kadar özleyeceğimi düşünmezdim.

Fakat kısa sürdü. Kapı kapandı ve gün ışığı her zamanki gibi dışarıda, benden uzakta kaldı. Bakışlarım bu sefer boşluğa kayarken koskoca köhne yerde topuklu sesleri yankılanmaya başladı. Tık.. tık.. tık.. Geldi ve iki adım ötemde durdu. Başımı kaldırıp da o yüze bakmak istemedim. İki metre kadar yükseklikte yerleşen pencerelerden sızan hafif ışık ortamın karanlığını aydınlatmaya yetmese bile o karanlık bakışları seçebileceğimi biliyordum. Bir zamanlar bana çok yakın olan o kalbin bana düşman kesildiğini bilmek, bana sıcaklıkla bakan gözlerin şimdi beni ölmekten beter hale getirdiğini bilmek yüreğime ağır geliyordu..

"Bana bak."

İnatla çenemi sıkıp ona bakmamayı sürdürdüm sessizce. Birkaç saniye benden bir tepki alamayınca bıkkınlıkla nefesini verdi ve ağırlığını tek bacağına verdi. "Sen bilirsin. Öyle ya da böyle beni dinleyeceksin nasılsa," diye sakin sakin konuşmasını sürdürdü. "İki gündür buradasın Göksu'cuğum, bilmek istersen eğer söyleyeyim dedim. Daha önceki konuşmamız eski arkadaşlığımıza bağlandığı için öfkeden kudurdun, konuşmamız yarım kaldı."

Çıkmaz SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin