Bölüm 17

749 87 6
                                    

Gözlerimi karmaşık duygular barındıran bir gecenin sabahına açarken kendimi dinlenmiş hissetmiyordum.

Odama döndüğümde gün aydınlanmak üzereydi. Yatağa girdiğimde uykuya dalmam hayli bir zamanımı almıştı, konuşmalarımızı hatırladığım kadarıyla tekrar tekrar düşünmek, o anları her ayrıntılarıyla zihnimde tekrar canlandırmak uyumamı bir süre engellemişti.

Sabah, erkenden uyananlarla beraber gözlerimi açmış, kendimi yataktan kaldıracak gücü bulamadığımda ise tekrar kapatmıştım.

Şimdi ise güneş tepedeydi, öğle vaktinde olmalıydık.

Üzerimdeki bu yorgunluğun nedenini kestiremesem de gece boyu uykumu almamamdan kaynaklı olmalıydı. Hasta hissetmiyordum.

Yorganı üzerimden iterek kendimi yataktan kaldırmaya zorladım. Geceliğimin ince kumaşının üzerinden serin hava vücudumu hafifçe sarmaladı. Bu, biraz da olsa uykumun açılması için iyi gelmişti. Çıplak ayaklarımla zemine bastığımda dün gece gözlerimin önünden hızlıca geçip kayboldu. Kendime düşüncelerin içinde kaybolma fırsatını tanımadan banyodaki işlerimi bitirmek için gereken eşyalarımı da yanıma alarak odadan ayrıldım.

Üzerimde kendimi evimde hissettirebilecek, beni East Town'a ait hissettirebilecek bir elbisem vardı. Siyah elbisem genellikle kayalıklara giderken giydiğim uzun ve sade bir elbisemdi. Rengi dolayısıyla kirlendiğinde kendini hemen belli etmez, kayaların o toz ve çamuruna alışkın bir elbiseydi. Şimdi ise üzerimde tertemiz haliyle oldukça güzel görünüyordu.

Elbisenin en son üzerimde olduğu an kayalıklarda kitabımı okuyordum, biraz sonrasında ise güzel gözlü bir oğlan hayatıma girecekti. Rüzgar esiyor, saçlarımı dalgalandırıyordu.

Bugünkü planımda, ilk ödevime kütüphane cezası yüzünden yeterli ilgiyi veremediğim edebiyat dersinin ikinci ödevini en güzel şekilde yapmak vardı. Öğretmenimiz bazı eserleri okumamızı istemişti, sınıfta tartışma ortamı oluşturuluyordu.

Uğultulu Tepeler'in ilk okunması istenen kitabımız olması şansımı biraz olsun döndürse de konuyla ilgili beklenen deneme yazısını yetiştirememiş, yazının yarısında uyuyakalmıştım. İkinci okunması istenen kitabımız Genç Werther'in Acıları idi. Johann Wolfgang Von Goethe'nin satırlara döktüğü bu eşsiz kitap ilk kez 1774 yılında basılmıştı, üstelik bu kitabın yazılma serüveni sadece iki hafta sürmüştü.

Bu güzel kitabı okurken şiirlerin, denemelerin ve mektupların içinde kaybolmuş hissine kapılırdınız. Bu önemli eser yazıldığı dönemde öyle büyük bir etki yaratmış ki ortalıkta sarı pantolonlu, mavi ceketli gençler dolanır olmuş. Daha kötüsü, okuduğu kitabın etkisinden kurtulamayan, kelimeleri olduğu gibi hissederek hayatını sürdürmeye çalışan birçok kişi yine bu kelimelerin etkisinde kalarak intihar girişiminde bulunmuş. Bu büyük ve önemli eseri, en güzel bir şekilde sunabilmek, detaylarını ve kesitlerini deneme yazısına etkileyici bir biçimde aktarabilmek benim için çok önemliydi.

Yanıma ihtiyacım olan malzemeleri de aldıktan sonra bende eskisi kadar güzel bir etki bırakmayan kütüphanenin yolunu tuttum.

Pazar günü olması nedeniyle içerisi kalabalık değildi. Evlerine gitmeyen birkaç öğrenci dağınık oturma düzenleriyle birbirlerinden en uzak köşelere yerleşmiş, kendilerini derse vermişlerdi. Aynı şekilde kendime uzak bir yer seçerek cam tarafında boş bir masaya geçtim. Ahşap masa normalde iki kişilik olduğu için genişti ve masanın üzerinde iki küçük şamdan ahenkle şekillendirilmiş metal tutamaçların üzerine konulmuştu.

Eşyalarımı masanın üzerine yaydıktan sonra rafların arasına karışarak kitabın bir kopyasını yanıma aldım. Bu koca kütüphanede aradığım kitabı bulmak artık benim için zor değildi.

Lavender HillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin