Gökyüzünde güneşin, zeminde kuru toprağın bedenimde bıraktığı o rahatsız edici his.
Bir de çoktan kanamaya başlayan kalbim.Tıpkı bulutlar gibi biçim değiştiren, rüzgâr gibi anaforlar yaratan, elle tutulup gözle görülmez bir derdi nasıl anlatabilirdi insan?
Küçük taşlarla dolu zeminde uzanıyorken gözlerimi güneşin henüz parlamaya başlayan ışığından kaçırmak için kısmıştım. Bulutlar dağılmıştı ve rüzgar durulmuştu. Lavantaların kokusundan hiçbir iz yoktu. Sade bir kuraklığın ortasındaymışım gibi etrafımda bir canlılık belirtisi yoktu.
Ne kadar koşmuştum bilmiyordum.
Boğazlarımın bağırmaktan acımaya başladığı bir zaman ayaklarımın ağrısı da ona eşlik etmeye başlamıştı ve ardından kendimi yolun ortasına bırakmıştım. Bir ölü gibi uzanıyordum.
Ölü.
Bir kurtarıcının gelip beni kurtarması için içimden yalvarıyordum. Alex'in yaşadığına dair sözler duymaya ihtiyacım vardı ve ancak bu şekilde kurtulabilirdim. Uyuduğum bu derin uykudan da uyandırılmak korkunç kabusumu da sonlandırabilirdi.
Elimi masmavi gökyüzüne doğru kaldırırken güneşin sıcaklığını biraz olsun kapatmak istiyordum. Fakat saniyeler sonra elim güçsüz bir şekilde yanıma düştü. Halsizdim, üzerimde tonlarca eşya varmış gibiydi ve ben altında eziliyordum.
Boğazım ve dudaklarım kuruydu, ateşler içinde yanıyordu fakat gözlerimden durmaksızın akan yaşlar yanaklarımdan süzülüyor, saçlarımı ıslatıyordu.
Bu kavruluşun içinde esmeye başlayan rüzgarı hissettiğimde saniyelik bir rahatlama yaşadım. Fakat çok geçmedi, yolun üzerindeki toprak hafifçe sağa sola savrulmaya, küçük bir toz bulutu oluşturmaya başladığında zemindeki yaklaşan sesleri de işitmeye başladım. Çok uzaklardan geliyordu ve yavaşça yaklaşıyordu.
Alex, neredesin şimdi?
Gözlerim güneşin ısrarcı sıcaklığına boyun eğerek kapanırken kendimi teslim olmuş hissettim. Uykum geliyordu ve bu sert zemin sanki yumuşacık bir yatağa dönüşmüştü.
Sesler yakınlaştığında gözlerimi açıp bakmak istedim fakat zihnim komutu reddederek bana alayla güldü.
Birkaç adım sesi işittim, ardından telaşlı bir şekilde yanımda dizlerinin üzerine çökmüş gibiydi. Tam algılayamıyordum.
Ellerimin arasında başka birinin soğuk ellerini hissettim, o kadar iyi gelmişti ki. Bu eller kıpırdamayan bedenimde bir arayışa geçti. Bir el saçlarımı alnımdan geriye iterken, bir diğeri ise çenemin altında, boynumda birkaç saniye oyalandı.
"Tanrım, yaşıyor." dediğini duyar gibi oldum ellerin sahibinin.
Zarif bir sesti, tınısı rahatlatıcıydı.
Yaşıyorum, yardım et.
"Clarissa, beni duyuyor musun?" dedi ya da dediğini duyar gibi oldum.
Alex miydi?
"Sana yardım edeceğim, lütfen gözlerini aç ve bir şeyler söyle."
Bir elinin bacaklarımın altına bir diğer elinin de belime dolandığını hissettim, saniyeler sonra yerden havalanır gibi oldum. Sert zemin yok olmuştu ve bir boşlukta uçuyormuşum gibi sırtımdaki ağrı kendini unutturmuştu.
"Clarissa." dedi tekrar. İsmimi biliyordu, Alex miydi?
"Alex?" dediğimde sesim kesik kesik çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavender Hills
Fanfiction2021 Watty Fanfiction ve En İyi Karakterler Ödülleri kazananı. Tepelerini çevreleyen lavanta çiçeklerinin isim verdiği bir şehre ait olmaya çalışanların hikayesi. Lavanta Tepeleri, 1800lü yıllarda yaşayan karakterlerinin hayatlarını dram ağırlıklı b...