İnsan, kalbinde tarif edilmesi güç duygularla yaşar.
İnsan zihni bu duyguları seçmekte zorlanmasa bile onları dile getirirken yetersiz kalır. Bu, basitçe bir korkunun ne olduğunu anlatmaksa kolaydır. Fakat konu aşk olduğunda kesin cümleler kurmak imkansızdır.
Güneşin doğuşu gibidir bazen. Aydınlığın kendisidir. Bazen de gecedir, yıldızlar ve ay can bulurken sessizce var oluşlarını seyretmektir.
Ya da bir kitap kahramanıdır. Kitabın içinden çıkıp da renksiz bir hayatı canlandırmış olmasına benzer. Bir hayat kurtarır.
Ama biz tam olarak onun ne olduğunu bilemeyiz.
Önümüzde uzanan yoldaki kuru toprak rüzgar nedeniyle hafifçe savrularak bir toz bulutu oluşturuyordu. Havaya kalkan bu toz bulutu elbise eteklerimizde izler bırakmıştı. Biz, Lavanta Tepeleri'ne çıkan yolun henüz başındaydık.
Mystery, görüş açımıza Alex girene dek bana eşlik etmekte ısrarcı olmuştu. Değişen ruh halim onu endişelendiriyordu fakat nasıl davranırsam davranayım bu endişeyi yok edemiyordum.
"Sanırım orada," diyerek yolun ilerisini işaret ettim. Bir at arabası köşeye çekilmişti. "Alex olmalı."
Mystery işaret ettiğim yere bakarken, "Dönerken dikkatli ol lütfen," dedim. "Aslında bu kadar yolu gelmen gerekmezdi, ben iyiyim."
Bakışları yüzüme değdiğinde, "İyi değilsin," dedi. "Ama olacaksın. İşte bu nedenle seni ona teslim ettiğimden emin oluyorum."
Tekrar yolun ilerisine döndü, sağ elini havaya kaldırarak sallamaya başlarken gülümsedi. "Bu gerçekten de o." dediğinde Alex'i arabanın yanında durmuş, Mystery'e el sallarken gördüm.
"Keşke gelebilseydin," dedim. "Seni yalnız bırakıyormuş gibi hissediyorum."
"Ne saçmalıyorsun?" dedi sesindeki sahte kızgınlıkla. "Bir kaç saat yalnız kalabilirim, hem Nelly olacak."
"Fazla geç kalmayacağım," dedim emin bir şekilde. "Eğer istersen yarın da beraber bir şeyler yaparız."
"Ah," dedi ellerini kaldırırken. "İşte şimdi beni yalnız biriymiş gibi hissettiriyorsun."
"Üzgünüm!" diyerek ona sarıldım. Dudaklarımızdan ufak kahkahalar duyulurken aramıza adım sesleri karıştı.
"Vedalaşıyor musunuz siz?" dedi Alex. "Mystery gelmiyor mu?"
Alex üzerinde beyaz ve hafifçe bol bir gömlekle dururken siyah pantolonunun paçalarını botlarının içine sokmuştu. Saçları omuz hizasında dalgalanıyordu. Kahverengi tutamlar bal rengi gözleriyle neredeyse birebir aynıydı.
"Gelmiyor." diyerek dudaklarımı aşağıya doğru kıvırdım.
"Neden?" diye sordu.
"Gerçekten," dedi Mystery. "Bitirmem gereken işlerim var."
Alex, "Gideceğimiz yer işlerini sana saniyeler içinde unutturabilir." cevabını verdiğinde Mystery ona güldü.
"Eminim öyledir," dediğinde samimiydi. "Bizi yine götürür müsün?"
Alex, "Ne zaman isterseniz." diyerek bir elini beline diğer elini de karın hizasına yerleştirerek öne eğildi. Doğrulurken Mystery ona gülümsüyordu.
"Ben gidiyorum," dedi Mystery. "Onu iyileştirmeden geri getirme."
"Ne iyileştirmesi?" diye sorarken kaşları yukarıya kalkmıştı. Alex hızla bana yöneldi, bakışları bir sorun olup olmadığını kontrol edercesine üzerimde dolaşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavender Hills
Fanfic2021 Watty Fanfiction ve En İyi Karakterler Ödülleri kazananı. Tepelerini çevreleyen lavanta çiçeklerinin isim verdiği bir şehre ait olmaya çalışanların hikayesi. Lavanta Tepeleri, 1800lü yıllarda yaşayan karakterlerinin hayatlarını dram ağırlıklı b...