Dilek, telefon sesi ile uyandı. Arayan Yavuzdu. Hemen telefonu açtı. Zühre telefonunu düşürdüğü için Yavuz aramıştı. Şehir dışında bir olay olduğundan, bir hafta kadar yoklardı. Zühre müsait olur olmaz, arayacak sizi diyerek kapattı telefonu. Zühre gece yola çıkmıştı demek ki. O kadar ağır uyurlarsa olacağı buydu. Kahvaltı için salona indiğinde, kızlara haber verdi. Hepsi biraz şaşırsa da, söz konusu Zühre olunca yapacaklarının sınırının olmayacağını biliyorlardı. Herkesi bugün önemli işleri vardı. Dilek’in bugün Öykü’nün patronuyla görüşmesi vardı. Sıla hobi evine malzeme alacaktı. Şevval, yılbaşı programı için Ömer’den kurtulmaya çalışacaktı.
Yılbaşına iki gece kalmıştı. Kızlar Zühre olmayacağı için mutsuzlardı. Zühre’ de onlardan ayrı yeni yıla girmek istemiyordu. Bunun için Yavuz’la konuşacaktı. Yavuz, Savaş’ı arayarak bir parti organize etmesini söyledi. Tabi sadece kızlar ve biz olacağız demeyi de ihmal etmedi. Savaş ilk iş, Sıla’yı aradı. Ondan yardım istedi. Partinin tüm süsleme işini Sıla’ya verdi. Mekanı görmek için buluşmak üzere sözleşerek telefonu kapattılar. Sıla oldukça heyecanlıydı. Alışveriş işi biraz gecikecekti. Adrese geldiğinde, bahçe içinde bir villa ile karşılaşmayı beklemiyordu. Sıla’nın hayran bakışları Savaş’ın hoşuna gitti. İlk kez evinde bir kadın hayal etti. Nasıl da güzel olurdu bu evde Sıla. Düşüncelerin verdiği sarhoşlukla sırıttı. Sıla bu eve hayran kaldı. Tam aile eviydi. Bahçesi harikaydı. Dışarıya taşan bir parti hayal etti. Kafasında canlandırdıkları çok güzeldi. Hemen aklındakileri Savaş ile paylaştı. Savaş söylediklerini çok beğendi. Hemen eve girip dolaştılar. Kış bahçesi için Savaş, mimarlarını ve ustalarını çağırdı. İki günde bir kış bahçesi yapacaklardı. Sıla süslemeler için sürpriz diyerek oradan ayrıldı. Savaş şirkete gitmek için çıkacağı sırada gelen telefonla Yavuz’un yanına gitmek zorunda kaldı. Eve girdiğinde yaralı bir Zühre beklemiyordu. Olanları anlattıklarında kızların o evde kalamayacağına karar verdiler. Savaş, hepsinin kendi evinde kalmaları gerektiğini söyledi. Hatta biraz fazlaca ısrar etti. Bu iş halledilene kadar kızlar koruma altında olmalıydı. En korunaklı yerde onun eviydi. Ayrıca bir sürü de odası vardı. Zühre bunu istemese de, mecburen kabul etti. Kızların tehlikede olması canını sıkıyor, elini kolunu bağlıyordu. Kızlara bunu nasıl kabul ettireceklerini düşünüyorlardı. Sonunda Savaş, “Sıla’yı arayalım gelsin her şeyi anlatalım. Bence o ikna eder” dediğinde, Yavuz Sılayı aradı. Yarım saatin sonunda Sıla geldi. Gelmesiyle Zühre’yi görüp, çığlık atması bir oldu. Önce onu sakinleştirdiler, sonra bir süre azarlarını dinlediler. Sonra da olayı anlattılar. Akıllarındaki fikri söylediklerinde, Sıla’nın bir kez daha çığlıkları karşıladı onları. Sonunda Sıla’da başka bir çözüm bulamadığından kabul etti. Akşam kızlarla konuşacaklardı. Yılbaşı partisine eşyalarıyla gideceklerdi. Zühre’yi o halde görmek canını sıksa da, önemli bir şey olmaması içini rahatlattı. Yavuz acil çağırdığı için alışveriş yapamamıştı. Savaş’ın yardım teklif etmesiyle, hemen üstüne atlaması da bu yüzdendi. Birlikte Sıla’nın şimdiye kadar yaptığı en zevkli alışverişi yaptılar. Bu kız ne kadar da güzel gülüyordu böyle.
Zühre, Sıla gittikten sonra, Alkan’ı çağırmıştı. Bu olayın arkasında kimin olduğunu bulmaları gerekiyordu. Alkan, dün geceden beri Zühre’nin vurulma olayını araştırıyordu. Sürekli önüne engeller çıkmasından çok yorulmuştu. Sinirleri oldukça gerilmişti. Biri onlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu. Alkan, kimden yardım isteyeceğini şaşırmıştı. Nasıl bir pislikse bu her şeyin altından çıkıyordu. Can sıkıntısıyla indi arabadan. Zühre ve Yavuz’u görünce sıkıntı hafiflemek yerine iyice arttı. İkisinin de şüphelendikleri tek bir kişi vardı. Oda Fikret’ti. Onlar buna inansa da, o bir türlü inanmıyordu. Bu kadarını yapamazdı. Sonuçta onun kafası o kadar çalışmazdı. Yaptıkları toplantıdan hiçbir sonuç çıkmamıştı. Belirsizlik hala canını sıkıyordu. Kapıdan çıkarken Yavuz onu yarın gece ki partiye davet etmişti. Nasıl gidecekti ki, Dilek oradaydı. Oysa ne kadar çok gitmek istiyordu. Nasıl da özlemişti yosun gözlüsünü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TeK kUrŞuN
General FictionTek kurşunla beyaza, kara düşen kandamlasıydı onların aşkı... Yakacak, kavuracak sonrasında da küllerini savuracaktı rüzgâra Tüm âşıklara fısıldayacaktı aşkı... Kan kokan aşklarını....