İkisi de birbirlerinden habersiz, aynı duayı etmişti. Kim bilir belki yaradan görür hallerini, kabul ederdi dualarını. Günler ikisi içinde aynı geçti. Tam bir koşuşturma içindeydiler. Dilek verdiği sözü tutmak için deli gibi çalıştı. Zühre’nin yardımıyla tüm sınır köylerine ulaştı. Yardımlar topladı. Herkesi seferber etti. Sınır köylerindeki, tüm okulların neye ihtiyacı varsa onlara gönderdi. Sadece okullar için değil, orada yaşayanlar için, giymediklerini ver, giydir kampanyaları yaptı. Kolilerce giyecek, yiyecek ve kitap yardımı yaptı. Hepsinin dağıtımına kadar kendisi ilgilendi. Şimdi sıra beklemekteydi. Belki sevdiği teşekkür eder, cevap yazardı. İnşallah, görürüsün sevdiğim.
Alkan tetikte bir uykudaydı. Okul basıldığını biliyordu. Kaç gecedir hiçbir şey olmamıştı. Hissediyordu, yakında geleceklerdi. Silahını yastığının altına koydu. Uyku haram olmuştu yine ona. Aklına düşmüştü yine yosun gözlüsü, başladı mırıldanmaya.
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme,
Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım.
Evvel bağban idim dostun bağında,
Talan vurdu ayva nardan ayrıldım.
Gökyüzünde turna gibi dönende,
Baykuş gibi viran yurda konanda,
Çok ağladım mecnun gibi çöllerde,
Ferhat gibi şirin yardan ayrıldım.
Sigara içmek için kalktığı sırada gördü gölgeleri, yine kurtarmıştı onu yosun gözlüsü. Onun sayesinde yine tutunmuştu hayata. Yastığın altına uzandı. Silahını aldı eline, artık bitecekti. Bunca insan korkuyla yaşıyordu. Kimse bu köye gelmek, çalışmak istemiyordu. Bitirecekti bunları, burası da eğitilecekti artık. Kapının arkasına geçti. Adamların fısıltılarını duyuyordu. Birinin kapıyla uğraştığını duydu. Siper alarak bekledi. Adamlardan üç tanesi içeriye girdi. Dışarıya da iki gözcü bıraktılar. Adamlar içeriye doğru ilerlediğinde çıktı Alkan kapının arkasından. Susturucu taktığı için ses çıkarmadan halletti üçünü. Sıra dışarıdakilere gelmişti. Birini sağ ele geçirmeliydi. Bunun içinde çok dikkatli olması gerekiyordu. Kapıdan dışarıya çıktı. Adamlar onu görünce panikleseler de, hemen toparlandılar. Birini vurduğu sırada omzunda bir acı hissetti. Kendini vuranın eline ateş ederek silahını düşürdü. Yanına gidip, kaldırdı. Hemen Fikret amire haber verdi. Herkes ondan haber beklediği için yarım saat içinde köye doldular. Tabi onlar gelene kadar Alkan, her şeyi halletmişti. Bunu yapan teröristlerin yerini öğrenmişti. Şimdi tüm iş, Türk ordusunun şerefli askerlerine kalmıştı. Alkan, mutluydu. Başarmıştı. Burada ne kadar daha kalacağını bilmiyordu. Yeni bir öğretmen gelene kadar buradaydı. Fikret amir başvuruda bulunacaklarını söylemişti. Yakın zamanda çıkardı. Buradan sonra nereye savrulacaktı bakalım. Yarın ola hayrola diye düşündü. Kapattı gözlerini. Sabah helikopter sesiyle uyandı. Hemen toparlandı. Dışarıya çıktığında, helikopter inişe geçmişti. İçinden inenleri gördüğünde çok sevindi. Gelenler, Milli eğitim müdürü, jandarma komutanı ve yeni öğretmendi. Hemen yanlarına gitti. Onlar sohbet ederlerken, askerler koli indiriyordu. Alkan onları görünce, ne olduğunu sordu. Mili eğitim müdürü, İzmir’den bir öğretmenimiz, yurt genelinde kampanyalar başlattı. Bunlarda o kampanyalardan gelenler dediğinde, Alkan sevdiğiyle gurur duydu. Dilek, kanatsız meleği, yine güvenini boşa çıkartmamıştı. Yeni öğretmene okulu tanıtırken, köy sakinleri yemek hazırlatıyordu. Neşe içinde yenen yemeklerin sonunda veda vakti gelmişti. Alkan herkesle vedalaştı. “Artık rahat uyuyun, bu ülke de yalnız değilsiniz.” Tüm köy gözyaşları içinde gönderdi şanlı Türk askerini. Alkan ayrılmadan öğretmene bunları gönderen kişiye teşekkür etmesini tembihledi. Helikoptere bindiğinde umutluydu. Sevdiğinden vazgeçmesine değecek kadar önemliydi yaptıkları.” Bu can bu bedende olduğu sürece, ne senden vazgeçerim sevdiğim nede vatanımdan… “ Türk bayrağını öptü. Bu onun yeminiydi bundan sonra. Karargâha geldiğinde, önce bir duş aldı. Tam uzanacakken, kapısı çaldı. Gelen asker ona bir kâğıt uzattı. Kâğıt Fikret amirdendi. Yeni görev yeri belli olmuştu. Şimdi de bir doktor olacaktı. Görev yerine gitmeden önce gerekli hazırlıkları yapması bir iki gününü alacaktı. Hemen çalışmaya başladı. Nede olsa dinlenecek çok vakti olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TeK kUrŞuN
Fiksi UmumTek kurşunla beyaza, kara düşen kandamlasıydı onların aşkı... Yakacak, kavuracak sonrasında da küllerini savuracaktı rüzgâra Tüm âşıklara fısıldayacaktı aşkı... Kan kokan aşklarını....