Alkan neredeyse duyulmayacak şekilde nefes alıyordu. O anda kafasına sıkmamak için zor tuttu kendini. Sıkarsa ne olacak, sıkmazsa ne olacak kritiğini yaptı. Tam sıkmak için eline silahı aldığında, içeriye birileri girdi. Herkes doluşunca, onu düşünüyor numarası yapmaktan başka çaresi kalmamıştı. Her şey hayal gibi gelişmişti. Hastaneye gidene kadar geçen sürecin hayatını değiştireceğini, ona o çok sevdiği koltuğunu geri vereceğini bilmiyordu. Hastaneye geldiklerinde amiri bile gelmişti. Ne kadar da değerliydi bu ufaklık. Kendisi aynı şekilde olsa gelen olmazdı. O kendisiyle iç hesaplaşmasını yaparken, amirin yanına geldiğini fark etmedi. Amiri gelip, teşekkür ettiğinde ancak olayları idrak edebildi. Herkes onun nasıl koşturduğunu ilgilendiğini, ondan vazgeçmediğini anlattığı için, amiri ona teşekkür ediyordu. Hayat ne garipti, on saniye geç kalsalar Alkan yaşamıyor olacaktı. Oda bu teşekkürleri alamıyor olacaktı. Sonrasında gelişen operasyonlar, günlerce hastanede kalışlar, hararetli toplantılardı. Nasıl da savunmuştu onu, ihmali yok diye, oscarlık oynamıştı. Herkes onu baba gibi seven amiri olduğuna inanmıştı. O gün ona koltuğunu geri vermişti. Canını sıkan tek şeyse, Alkan’ın da onunla aynı statüye getirilmesiydi. O bu kadar gençken, nasıl onunla aynı pozisyonda olurdu. Bunu yediremiyordu. Başarısız olsun gözden düşsün istiyordu. Yaptığı planlar bir türlü tutmuyordu. Ta ki bu güne kadar, bugün onun zor yürüdüğünü gördüğünde verdi kararını. Alkan’ı bitirmenin tek yolu bu kızı gebertmekten geçiyordu. O olmadan yaşaması mümkün gözükmüyordu. Eğer kız hayatında olmazsa dağılır, mahvolurdu. Böylece başarısız olur, görevden alınırdı. Planı kafasında oluşmuştu. Şimdi sıra uygulamaya geçmekteydi. Koltuğunda geriye yaslandı, yüzündeki pis sırıtışla, seni bitirme operasyonunu başlatıyorum dedi. Bundan sonra yaşanacaklarda sadece kan ve acı olacaktı. Alkan ve Dilek hayatlarının en önemli sınavını vereceklerdi.
Alkan hala kendiyle hesaplaşıyordu. Onu kaybetmeyi göze alamıyordu. Gel benimle ol da diyemiyordu. Biraz daha beklemeliydi. Dilek, ona dönmesi için bir umut ışığı yakacak mıydı? Yoksa o yokmuş gibi davranıp, hayatına devam mı edecekti? Alkan, gözlerinin önündeki görüntüleri silemiyordu. O adamın yosun gözlüsüne dokunuşu parçalıyordu kalbini. Onu kaybetme korkusunu iliklerinde hissettiğinden beri başka bakar olmuştu dünyaya. Onsuz bir hayatı yaşamak istemiyordu. Ölecekse bile onunla ölecekti.
Dilek, tüm gece sırıtmaktan yorgun düşmüştü. Tüm kalkanlarını indirmekte başka yormuştu onu. Sinan onun içini okumuştu. Oda yaralıydı belli, yoksa nasıl bu kadar iyi anlardı onu. Nasıl görürdü içindekileri, tüm kalkanlarını. Yorgunluk, yeni bir yıla girme telaşı. Nasıl da mutlu girmişti 2014’e. Tıpkı 2015’e girdiği gibiydi. Ama geçen yıl hayatındaki en kötü yıldı. Canlarını tek tek toprağa vermişti. Herkes geçen yılda bir sürü kişi kaybetmişti. Ama o temel taşlarını, annesi ve babasını kaybetmişti. Bu da yetmezmiş gibi sevdiği adam ellerinin arasından kayıp gitmişti. Aşk zannettiği her şey küle çevrilmişti. Ellerinde hiç bir şey kalmamıştı. Hangisine yanacağını bilemedi. O kadar çok acı vardı ki, o kadar çok canı yanıyordu ki, hangisine ağlayacaktı. Söz vermişti herkese dağılmak yok diye, acilen toparlanmalıydı. Bunun içinde uyuması şarttı. Gözyaşları gözünden süzülürken, kapattı gözlerini.
Sinan gecenin yorgunluğuyla kendini yatağa attı. Gözlerinin önünde hüzünlü yeşiller vardı. Ne kadar da yaralıydı. Gözlerinde hüznü görüp de silemiyor olmak sıkıyordu canını. Bu kız niye onu bu kadara etkilemişti onu? Neydi bunun sebebi? Ama çok güzel bakıyordu. Mağrur güzel, hüzünlü gözleriyle ona bakınca dert tasa hiçbir şey kalmıyordu. Yaşadıklarını düşündü. Hep ne diyordu gerçekten bir gün gülebilecek miyim? Bu gece ilk kez gülmüştü. İçten bir kahkaha atmıştı. Nasıl da utanarak söylemişti. Bakma öyle sen içimi okurken ben kendimi çıplak hissediyorum demişti. Sonra da ne söylediğini fark edip, kızarmış toparlamaya çalışmıştı. Onun bu hali uzun zamandan sonra ilk kez Sinan’ın içten bir kahkaha atmasını sağlamıştı. O hiç kahkaha atmazdı. O sadece gülümserdi, tabi başarabildiği kadar. Bu yaralı güzel tüm hayatını alt üst edecek gibi gözüküyordu. Olsun dedi, ondan ne gelirse razıyım. Gözlerini bunun verdiği gülümsemeyle kapattı. Bu gülümseme değil resmen sırıtmaydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/25520676-288-k362605.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TeK kUrŞuN
General FictionTek kurşunla beyaza, kara düşen kandamlasıydı onların aşkı... Yakacak, kavuracak sonrasında da küllerini savuracaktı rüzgâra Tüm âşıklara fısıldayacaktı aşkı... Kan kokan aşklarını....