-29-

1.9K 159 4
                                    

Alkan, o günden sonra daha çok çalışır olmuştu. En azından artık uyuyor, yemek yemeyi unutmuyordu. O günden sonra hiç konuşmadılar. Ne Alkan açmıştı konuyu, nede Zühre. Konuşulması gerektiğini biliyordu Zühre. Bekliyordu konuyu o açsın, o sorsun istiyordu. Alkan sustukça, acısı daha çok can yakıyordu. Onu biraz daha kendi haline bırakmaya karar vermişti Zühre. Zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Kış bitmiş yerini bahara bırakmaya başlamıştı.

Sinan, Dilek iyi hissetsin diye paralıyordu kendini. Her gün yeni bir sürprizle çıkıyordu karşısına. Dilek daha bir toparlamıştı. Artık Alkan ismi kesinlikle geçmiyordu aralarında. İsmi geçmese de, Dilek gönlünden atamamıştı onu. Zühre bunu biliyordu ama üzerine gitmiyordu. Sinan ile Dilek projelerini tamamlamak üzereydiler. Her şey yerine oturmuştu.

Alkan’sa hiç durmadan deli gibi çalışıyordu. Görevlerin sayısı o kadar çoktu ki, Zühre bile unutmuştu. Günler herkes için sorunsuz geçiyordu. Sorunsuz geçen günler onları korkutsa da, mutluluk çok çabuk alışılan bir şeydi. Onlar içinde alışmak korkuları unutmak çok kolay olmuştu.

Sinan her gün ki rutinini yapıyordu. Sabah uyanır uyanmaz Dilek’i uyandırıyor. Hazırlanıp, evden çıkıyor, onu alıyordu. Sonra da birlikte şantiyeye gidiyorlardı. Günlerdir bunu yapıyorlardı. Sinan, Dilek kendini toparlasın diye her şeyi yapıyordu. O gülümsedikçe kendi içinde bir şeylerde iyileşiyordu. Artık onunla olmak, birlikte uyanmak, onunla hayatı paylaşmak istiyordu. Bunu yapmak için daha zaman var dese de, gönlüne geçmiyordu sözü. Sonunda bu konuyu konuşmaya karar verdi. Kendine en yakın hissettiği Sıla ve Savaş’ı aradı. Onlarla buluşmak için sözleşip, çıktı evden. Buluşacakları yere geldiğinde eli ayağı titriyordu. Heyecan yapmıştı. Liseli âşıklar gibiydi. Kendi haline gülümsedi. Nereden nereye gelmişti. Aşka olan inancını kaybettiği zaman da karşına çıkmıştı bu hüzünlü melek. Onu yeniden aşka inandırmış, kendine âşık etmişti. Şu düşündüklerine bakılırsa kendini tamamen ona vermişti.

Sıla ve Savaş aldıkları telefondan sonra apar topar çıkmıştı evden. Sinan neden konuşmak istiyordu onlarla, ikisi de merak içinde girdiler sözleştikleri yere. Sıla kocaman karnıyla oturdu masaya. Hali o kadar komikti ki, Sava ve Sinan tutamadılar kendilerini, başladılar gülmeye. Sıla onların bu hallerine biraz içerlese de, hemen kendini toparladı.

—Bana gülmeyi bırakında, dökülün bakalım Sinan Bey. Bizi buraya neden çağırdın, söyle bakalım?

Ben Dilek ile ilgili konuşmak için çağırdım sizi. Telaş yapmayın, o iyi ben sadece onunla ilgili bir şeyler düşünüyorum bunun içinde size sormak istediklerim var. Sizi de onun için çağırdım.

—Sadece bizi çağırdığına göre, ya çok gizli, ya da sen diğerlerinden özellikle Zühre’den korkuyorsun.

Aynen öyle Sılacığım, diğer kızların tepkilerinden korktuğum için önce sizinle konuşmak istedim.

—Tamam, neymiş bakalım bu konu anlat valla doğuracağım şimdi şuracıkta. Zaten çok heyecan yaptım.

Aman tamam hemen anlatıyorum. Ne olur ben anlatmadan doğurma, yoksa bir daha cesaret edemeyebilirim. Şimdi ben, Dilek ile evlenmeye karar verdim.

TeK kUrŞuNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin