-21-

2.3K 190 12
                                    

Dilek için geceler geçmek bilmez olmuştu. Can acısı tavana baktırır, uyutmazdı. İyice içine kapanmıştı. Yazmaya çalışıyordu. Alkan’a yazdığı mektupların sayısını unutmuştu. Gönderilmemiş mektuplardı onun kaderi. Alkan yazar gönderir, Dilek yazar ellerinde kalırdı. Bunda bile adaletsizdi bu ilişki. Her zaman onun istekleri gerçekleşirdi. Dilek sanki bu ilişkiyi uzaktan yaşayandı. Kime anlatsa göremediği için onun paranoyak olduğunu düşünürdü. Hayalet sevgilim diye seviyordu onu Dilek. Ne kadar acıydı, el ele yürüyememeleri. Kızmıyordu artık Dilek, onu böyle o kabul etmişti. Şimdi eksikliklerin acısını yaşıyordu. Biliyordu hiçbir zaman unutmayacaktı. Hatta onun gibi kimseyi sevemeyecekti. Fakat deneyecekti. Hayata tutunacak, el ele gezecek dolaşacak, evlenecek ve anne olacaktı. Kendi için olsa umursamazdı ama anne olma isteği çok ağır basıyordu. Bir kadının tek isteği evlat sahibi olmaktı. Bu isteğe oda karşı koyamıyordu. Son kez konuşacaktı Alkan’la. Soracaktı her şeyi, ondan sonra bir hoşça kal derdi. Tabi diyebilecek gücü bulursa…

Zühre’ye Alkan’a haber vermesini söyledi. Ne kadar garipti. Ona kendisi ulaşamıyordu. Başkalarının ulaşmasını bekliyordu. Bir numarası bile yoktu. Acıyla yutkundu.

Zühre, amirinin odasına çıktı. Dilek’in söylediklerini onu sahilde beklediğini iletti. Odadan çıkarken, onu üzme diyebildi sadece. Oda hissediyordu bir şeyleri, olacakların sessizliği anlatıyordu her şeyi. Bekleyecekti, canının ne zaman ona ihtiyacı olursa, o zaman ona gidecekti.

Alkan, hazırlandı. Son kez elindekileri değerlendirdi. Bu kıza sevgiden başka her şeyi vermişti. Başı dertten kurtulmamış, sürekli acı çektirmişti. Ölümünü mü bekleyecekti? Evlense ne olacaktı ki, daha çok açık hedef haline gelecekti. O kadar çok kişinin kuyruğuna basmıştı ki, şimdi o kuyruklar intikam alıyordu. Ona bunu yapamazdı. Bitmeliydi, unutulmayacağını bilse de, denemeliydi. Zaten Dilek’in bu sessizliği de hiç hayra alamet değildi. Oda bir şeyleri sorguluyordu.

Dilek, onunla ilk gün görüştüğü elbisesini çıkardı. İlk günkü kadar heyecanlı giymese de elbiseyi, bunu giymek istedi. Bununla başlamıştı, biterse de bu elbiseyle bitmeliydi. O günkü gibi süslenemedi. Montunu üzerine aldı. Kapıdan çıkacakken, aklına mektuplar geldi. Sonra vazgeçti, o mektuplar onundu. Eğer cevap isteseydi Alkan, ona adres verirdi. Arabaya bindi, sahile doğru sürdü. Deniz kenarında oturdu bir süre, erken gelmişti. Denize dinlemek, kafasını toplamaktı niyeti. Alkan onu bankta otururken buldu. Solmuştu yüzü, belliydi acı çektiği. Kendine lanet etti bir kez daha. Ona bu acıları nasıl yaşatmıştı. Daha fazlasını yapamazdı ona.

Dilek, Alkan’ın geldiğini kokusundan anlamıştı. Hiç ses yapmasa da, rüzgar kokusunu taşımıştı ona. Dönemedi arkasını, kendi gelsin istedi. Alkan yavaşça çöktü banka. Dokunmak istese de dokunamadı. Sevdiği kadının saçının teline verdiği zarar için bile bir asır cezaya razıydı. Buda onun kendine verdiği cezaydı. Bunda bile bencildi. Dilek sarılsın, yaralarını sarsın istedi. Alkan ise bencillik yapıp, yine kendine ceza vermekteydi. Dilek başladı söze, önce ne diyeceğini bilemedi.

-Nasılsın?

-İyiyim, sen nasılsın?

-İyi olmaya çalışıyorum. Gördüğün gibiyim. Geceleri uykum kaçsa da, tüm gün uyuyorum.

-Niye bunu kendine yapıyorsun?

- Pardon da ne yapıyormuşum kendime.

-Bu hallerin, dünyada aşk acısı çeken bir tek sen değilsin. Tam çok kötü şeyler yaşadın. Benimle olduğun sürece de yaşayabilirsin. Toparlanmalısın artık, kimseyi üzmeye hakkın yok. Kendine gel.

-Ben gayet kendimdeyim. Sayende kendinde olmayan taraflarımda kendine geldi. Sana soracaklarım var. Onlara verdiğin cevaplara göre de, kuracağım hayatımı.

TeK kUrŞuNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin