24.BÖLÜM: YANGIN

3.8K 143 21
                                    

Burağın ağzımdaki kurabiyeyi düşecekken eliyle tutup bana tiksinir gibi bakmasından neredeyse yarım saat geçmişti. Serhat ve berke sarhoş oldukları için burak ve mert onları evlerine götürüyorlardı. Şimdi ise mert serhatı içeriye taşımış ve burakla birlikte içeriye oturmuşlardı. Biraz dinlenip ne olduğunu anlatacakalardı.
Burak "mert ve ben biraz kafa dağıtmak için bir yere gitmiştik. Sonra merti serhat aradı. Bizde ayıp olmasın diye onuda davet ettik. Sonra beni berke gevşeği aradı. Gerizekalı allem etti kallem etti eninde sonunda geldi. Biz hep birlikte oturuyoduk. Sanırım elif serhatı reddetmiş. Serhat bunu anlatınca bizim gevşekte gaza geldi. Birbirlerini gaza getire getire 4 5 şişe bitirdiler."
Mert "biz onları uyardık çok içmeyin diye ama dinleyen kim? bize bir şey olmaz biz dayanıklıyız diye diye bu hale geldiler en son." selinde bende gülüyorduk. Serhat hemen yanımızdaki koltukta bir şeyler sayıklıyordu. Onun yanına gittim ve yanına çömelerek oturdum.
"serhat?"
"hıı..."
"serhat!"
"hıı..."
" ya serhat!"
" ne var ne?"
" kanka benim adım ne?"
" abdulrezzak."
odadaki herkes gülmeye başladı. Sonra serhat yeniden konuştu.
" eylül saçma saçma sorular sorma kızım."
o kadar karışık söylemişti ki dedigini zor anlamıştım. Sarhoş olduğu için yarım yamalak konuşuyordu.
" kanka onu bunu geçte ben sana şey sorcam."
" ne sorcan kız?" yine salondaki herkes gülmüştü.
" kanka geçen gün bahsetmiştin ya benim yıllardır biriktirdiğim bir ganimetim var falan demiştin."
" onlar benim ganimetim değil bebeklerim. Hepsi öz oğlum oldu benim. Ellilikler, yüzlükler, beşyüzlükler."
" beşyüz diye bir para yokki olum."
" ben yaparım olur sus bakim."
bunu derken parmağını dudağının üstüne koymuştu. Yarım yamalak konuşmasıyla çok komikti.
" neyse kanka senin bu oğulların nerde? nereye sakladın onları?"
" napıcaksın?"
" yemek vericem kankacım aç mı kalsın oğulların? bende bir yerde halasıyım onların."
" hee. Halası benim odamda yatağımın altında bir kutu var onun içinde anahtar var."
" kasaya falan mı koydun lan?"
" tabi olum. Oğullarım onlar benim."
" kasa nerde peki?"
Tam o sırada serhat sızmıştı. Onu bir kaç kez uyandırmaya çalışsamda kalkmamıştı. Kasanın anahtarı nerde biloyordum hiç değilse. Onun benden aldığı paraları bende ondan alabilirdim artık. İçımden kötü gülüşü yapa yapa yerime oturdum. Selin ve mert çaktırmadan birbirlerine bakmaya çalışıyorlardı. Burakta bana bakıyordu ama ona bakmamak için evin her tarafına bakmıştım. En son tavanı izliyordum ki mert "artık gidelim burak. İşimiz bitti zaten burada." dedi.
burak "tamam kardeşim gidelim." dedi ve ayaga kalktılar. Bizde arkalarından kalktık tabiki. Onları geçirdikten sonra selinde evine gitmişti. Bende odama çıkıp serhata bir battaniye getirdim. Üzerini güzelce örtüp odama çıktım. Bugün güzel bir gündü çünkü hem tüm günumü yatıp film izleyerek geçirmiştim hem de hafta sonu olmasına rağmen buragı görmüştüm. Evet ondan biraz hoşlanıyo olabilirdim ama melisaya yaptıklarını öğrendiģimden beri ona güvenim tamamen azalmıştı.
Saatin geç olduğunu fark edip yatağıma uzandım. Alarmımı kurup bataniyenin altına girdim. Aklımdaki düşüncelere bir son vermeye çalışıp uykuya daldım.
Sabah alarmın sinir bozucu sesiyle güne gözlerimi açtım. Alarmı kapatık yapakta bir kaç dakika daha debelendikten sonra kalktım ve lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Üstüme bol siyah bir t-shirt giydim. Altıma bol siyah bir pantolon giyip saçlarımı iki örgü yaptım. Hafif bir makyaj yapıp gucci çantamı hazırladım ve odamdan çıktım. Bu gün lenslerimi takmıştım. Gözlükle uğraşamazdım. Aşağıya indiğimde annem kahvaltıyı hazırlıyordu. Yanına gidip arkadan sarıldım ve "günaydın melike sultan." diyip yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Kıkırdayıp günaydın dedikten sonra beni zorla masaya otutturdu. "bugün yemek yiyip gidiyorsun küçük hanım. İtiraz istemiyorum." dedi.
Yemeğimi yiyip ayağıma siyah nike ayakkabılarımı giyidim ve dışarıya çıktım.
Okula vardığımda mert ve selini yanyana gördüm. Sarmaş dolaş mertin arabasının önünde bir şeyler konuşuyorlardı. Sonunda barışmışlardı. Tam yanlarına gidecekken burağında orda olduğunu görmemle sol tarafa elifin yanına doğru yol aldım. Eymenle birlikte oturuyorlardı. Eymen kıza ne dediyse elif elma gibi kızarmıştı. Yanlarına vardığımda " selam " dedim.
Eymen "selam eylül."
Elif "selam canım." dedi.
"elif sana bir şey mi oldu suratının kızarıklığı 2 metre uzaktan belli oluyor." dedim. Eymen anında kahkaha atmaya başladı. Sanırım ben gelmeden önce o da bununla ilgili bir şeyler diyordu. Elif eymenin koluna vurup yerine geri oturdu. Eymen bir süre daha gülüp sustu. O sırada yanımıza  berke geldi. "selam kankitoştoşlarım."
eymen "o ne  lan"
berke "sen anlamazsın karşim."
hepimiz berkeye güldük. Berke bu sefer elife dönüp "sen niye böyle kızardın bir şey mi oldu?" dediğinde eymen çıldırmış gibi kahkaha atıyordu. Bu sefer bende gülmüştüm hem elifin şu anki yüz ifadesine hem de eymen o çirkin kahkahasına.
Sınıfa  girdiğimizde hoca da arkamızdan girdi. Burak daha gelmemişti. Bu sefer duvar tarafına oturdum. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı ve burak içeriye girdi. Yanıma gelip oturdu ve çantasını yana astı. Önceden okula  değil çanta bir kalem bile getirmezdi şimdiyse çantasını alıp geliyor ve dersleri çok dikkatli dinliyordu. Eline bir kağıt parçası ve kalem aldı. Üzerine bir şeyler yazdıktan sonra sıranın altından bana uzattı. Elindeki kağıdı aldım ve yazdığı şeyi içimden okudum.

Yüzüm eskidi ;)

Resmen bana çok bakıyorsun demeye çalışmıştı. Hatta çalışmamıştı baya demişti. Bende cevabımı yazmaya başladım.

Benimde bacaklarım ;)

Burak notu okuduğunda gülmemek için zor durdu. Daha sonra bir şeyler yazıp bana geri verdi.

Okulda onca kız varken senin çırpı bacaklarına mı bakıcam kızım.

İşte şimdi beni kızdırmıştı. Okuduğum notu yırtıp suratına fırlattım ve ona sırtımı dönüp sıraya yattım. Duvarla burun burunaydım. Ama iyi yapmıştım. Haketmişti.
Buraģın ders boyunca bir kaç dürtmesine cevap vermemiştim. Uyuyor numarası yapmıştım. O da en sonunda kesmişti yapmayı. Tenefüs zili caldığında burağın ayağa kalktığını hissetmiştim. Kafamı duvardan çekip diğer tarafa göndüğümde burakla burun burunaydım. Meğer yerinden kalkıyormuş gibi yapıp beni kandırmıştı. Bir kaç saniye şaşırmış bir yüzle ona baktıktan sonra burak sırıtarak konuştu. "beni kıskandığını biliyordum." ayağa kalkıp kaćmaya başladı arkasından "heyy! yanlış anlıyorsun saçmalma!" diye bağırmama rağmen geri dönmemişti. Yine beni sinir etmeyi başarmıştı ama sinirlenmeme rağmen neden güluyordum ki? suratındaki o sırıtmayı ďüşündükçe benimde gülesim geliyordu. En sonunda kendime hakim oldum ve lavaboya gitmeye karar verdim.
Lavaboya girdiğimde kemerimin yattığım için çok şaçma bir hal aldığını gördüm. Bir kabine girip üstümü düzeltmeye çalıştım. O sırada kapının çarpılma sesini duydum aynı an da da zilin sesini. Üstümü düzeltip kabinden çıktım. İçeride kimse yoktu. Ellerimi yıkayıp saçlarımı düzelttim. Kolidordaki sesler kesilmişti. Biraz daha oyalanırsam derse geç kalacaktım. Kapıya doğru gittim ve kapıyı açmaya çalıştım ama açılmamıştı. Biraz daha zorladım ama yine açılmamıştı.
Neredeyse 15 dakikadır buradaydım ama gelen giden yoktu. Kapıya vurmama rağmen kimse duymamıştı. Bende lavabonun üstüne oturmuş dersin bitmesini beklemeye başlamıştım. Telefonumu çantamda bıraktığım için kimseye haber veremiyordum. Kafamı aağ tarafımdaki duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Bir kaç dakika burada gözlerimi dinlendirebilirdim.

Büyük bir çığlığın gelmesiyle gözlerimi açtım. Tuvaletin her tarafı duman içindeydi. Dışarıda yangın alarmı çalıyor ve çığlıklar kopuyordu. Ne kadar zamandır burda olduğumu bilmiyordum ama öksürmeme göre epey bir zamandır burada bu gazı soluyordum. Hemen kapıyı yumruklamaya başladım. "YARDIM EDİN!!! KİMSE YOK MU? BENİ BURADAN KURTARIN!!!" dışarıdaki seslerden kimse beni duymuyordu herkes canının derdindeydi aynı benim gibi. Kapıyı yumruklamaya devam ettim ama kimse benim sesimi duymuyordu. T-shrit'ümün bir kısmını elimde toplayıp ağzımı ve burnumu kapattım. Öksürmeye hâlâ devam ediyordum ve kimse beni duymuyordu. Arkamı dönüp etrafıma baktım. Kapıyı açmama yardımcı olacak hiç bir şey yoktu. Dumandan zaten hiç bir şey göremiyordum. Kapıyı yumruklamaya devam ettim. "İMDAT!!! BENİ BURADAN ÇIKARTIN!!! YARDIM EDİN!!! BEN BURADAYIM!!! nefesim artık kesilmeye başlamıştı. Bağıramıyordum. Kapının önüne diz çöküp son gücümle kapıyı yumruklamaya çalıştım. Gittikçe hava almak zorlaşıyordu. Son bir gayretle ayağa kalktım. Elimi ağızım ve burnumun üzerinden çektim ve kapının yanına yaslanarak kapıyı yumrukladım. Son gücümle bağırmaya çalıştım. "Yardım edin!" fısıltı gibi çıksada sesim bir kez daha denedim ve  bir kez daha en sonunda bacaklarım vücudumu taşıyamaz duruma gelmişti. Birden yere yığıldım.
"Yardım edin..."

Arkadaşlar bu bölümde böyle oldu lütfen oy↙ ve yorum atmayı unutmayın. Sizleri seviyorum💙💋

Çete GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin