60.BÖLÜM: FİNAL

2K 72 26
                                    

Resmen finale geldik. Ne kadar çabuk geçti zaman. Bana çok destek oldunuz hepinize çok teşekkür ederim. Sizleri çok seviyorum beni desteklediniz yazmam için moral verdiniz iyiki varsınız hepiniz. Son bölüm bu keyfini çıkara çıkara okuyun💙💙💙

Sabah uyandığımda yanımda minik kızımız arya uyuyordu. Bir hafta önce hastaneden çıkmış ve eve gelmiştik.
O günden beri biraz ağrılarım olsada kızımın kokusunu içime çekince sanki tüm ağrılarım geçiyordu. Yavaşça yatakta doğruldum ve aryayı kucağıma aldım. Onun adını yıllar önce komaya girdiğimde gördüğüm bir kadından esinlenerek koymuştum. Onlar rüya miydi yoksa gerçek miydi hâlâ emin değildim ama o anları hatırlıyor olmak beni çok sasirtiyordu. Normalde gördüğüm bir rüyayı iki güne kalmaz unutan ben yıllar geçmesine rağmen o rüyanın her ayrıntısını ezbere biliyordum. O rüyamda burakta vardı. Ona kazadan sonra hatırlayıp hatırlamadığını sormuştum ama hiç bir şey hatırlamadığını hepsinin kötü bir rüya olduğunu benimde bunları düşünerek kendimi çok yormamami söylemişti. Ona tamam desemde o anların tek bir ayrıntısını dahi unutmamistim. Belki ileride bir gün aryayla gerçekten karsilasabilirdim. Bu düşünce biraz bana saçma ve olasılıksız gelsede aklımdan bu düşünceyi hiç atamamistim. O kadın benim hayatımı kurtarmıştı. İster gerçek olsun ister beynimin bana bir oyunu olsun yinede o kadına minnettardım.

Aryayı kucağıma alıp kokusunu içime çekmeye başladığımda elinde tepsiyle içeriye toprak ve Burak girdi.
Burak "sana kahvaltı hazırladık karıcığım." Dedi ve güldü. Bana sürekli karıcığım diyordu. İçten içe sevdiğimi biliyordu sanki. Toprak zar zor taşıdığı tepsiyi yanımdaki masaya koydu ve hevesli bir şekilde yatağa hızlıca çıktı. Aryayı çok merak ediyordu. Her sabah hızlıca gelip onu izliyordu. Çocuklar kardeşlerini kıskanır derlerdi ama toprak hiç öyle değildi. Bir şey olmasın diye 7/24 yanında durmaya çalışıyordu resmen. İleride çok güzel bir ağabey olacaktı.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra aşağıya indik. Bugün toprağın doğum günüydü. Ona sürpriz bir doğum günü partisi hazırlıyorduk. Burak toprağın buradaki hazırlıklari görmemesi için onu anneannemin yanına bırakacak ve bizimkileri buraya gonderecekti. Anneannem yaşına göre hâlâ genç gosteriyordu. Diyetisyen olmanın faydasi buydu sanırım kendine çok iyi bakıyordu. Toprak anneannemi çok seviyor onun adını duyduğunda sürekli onun yanına gitmek istiyordu. Bazen benden bile çok sevdiğini düşünmeye başlıyordum.
Burak "toprak bugün senin anneannene götüreyim mi?" Diye sorduğunda toprağın yüzünde bir aydınlanma oldu sanki. Hızlıca üst kata odasına koştu.
Toprak "baba ben eşyalayımı topluyoyum. Sendeğ çabuğ hazıylan." Dedi ve odasının kapanma sesi duyuldu. Çok tatlı konuşuyordu. Aryayı içerideki beşiğine bıraktım ve burağın yanına gittim. Beni direk mutfak kapısıyla arasına aldı.
"Burak ne yapıyorsun? Toprak gelecek şimdi!" Dedim.
Burak "en sevdiği oyuncağını sakladım onu bulmadan asla odasından çıkmaz." Dedi ve güldü.
"Ne kadar kötüsün!" Dedim.
Burak "napiyim seni çok özledim. Çocuklardan hiç vaktimiz olmuyor ki. Bende vakit yaratıyorum işte." Dedi ve güldü. Bende güldüm ve
"Yarattığın vakti boşa harcıyorsun ama." Dedim ve yeniden güldüm. Burak yavaşça dudaklarıma eğildi ve öpmeye başladı. Özlediği her halinden belliydi ama benimde ondan pek bir farkım yoktu.

Akşam tüm bahçeyi süslemiş ve bütün  yiyecekleri ayarlamıştık. Bahçenin tam ortasında upuzun bir masa vardı. Yanlarında sandalyeler ve masanın üzerinde de birbirinden harika yemekler duruyordu. Saat yediye gelmek üzereydi. Her tarafı ışıklarla doldurmuştuk. Hava karardığında onları açıp her tarafı aydınlatacaktik. Elif, serhat, selin, Mert ve Berke sabahtan beri buradaydı. Üst katta hazırlanmış ve aşağıya inmislerdi. Yaklaşık yarım saat önce annem, yıldız ve Nalan teyzede hediyelerini alıp gelmişlerdi. O sırada kapı çaldı. Açtığımda karşımda simge vardı. Koşarak boynuma atladı ve
"Biz geldik." Dedi coşkulu bir sesle. Ardından tuna ellerinde poşetlerle çıktı ve
"Yengecim her zamanki gibi ışık sacıyorsun." Dedi ve ikiside içeriye girdi.
"Hoşgeldiniz. Siz Fransa'ya gitmemiş miydiniz geçen ay? Ne zaman döndünüz?" Diye sordum.
Simge "evet gitmiştik ama toprak için gezimize bir ara verdik ve buraya geldik. Yoksa bizi gördüğüne sevinmedin mi?" Diye sordu.
"Saçmalamayın tabiki çok sevindim. Hadi gelin herkes bahçede." Dedim ve onlarin elindeki eşyaları alıp salondaki masaya koydum. Üniversiteye geçtiğimizde tuna ve simge Türkiye'ye geri dönmüşlerdi. Bizden lise yıllarında yaptıkları için özür dilemiş ve iyi niyetlerini göstermek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. Sanırım aşk onları değiştirmişti. Bir yıl önce evlenmiş ve Antalya'da yaşamaya başlamışlardı ama evlerinde bir aydan fazla kaldıklarını hiç gormemistim. Birlikte dünya turuna çıkmışlardı. Hâlâda devam ediyorlardı.

Lise yillarimizin üzerinden çok fazla zaman geçmişti ve ne olursa olsun bizi birbirimizden koparmamisti. O zamanlar cahil ve ne istediğimizi bilmez kişilerdik şimdi dönüp baktigimda o günler suratımda bir tebessüm oluşmasına neden oluyordu. Hem çok büyük acılar hemde çok büyük mutluluklar yaşamıştık hep birlikte ama ne olursa olsun beraberdik.

Anneannemin aramasıyla hepimiz saklandik ve onların eve gelmesini bekledik. Burak kapıyı açtığında hepimiz saklandigimiz yerlerden çıktık ve
"İyiki doğdun toprak!" Diye bağırdık. Toprak hem sevinmiş hemde şaşırmıştı. Doğum gününü hâlâ tam bilmediğinden dolayı bunu beklemiyordu. Onu kucağıma aldım ve
"İyiki doğdun annecim." Dedim. Toprak bana sarıldı ve yanağımdan öptü. Burak hızlıca yanımıza geldi ve
" Babaya yok mu öpücük?" Dedi. Toprak onuda öptü ve hep birlikte bahçeye çıktık.

Yıllar çok çabuk geçmişti. Biz birbirimizden nefret ederken sevgili olmuştuk. Onca şey yaşayıp yinede birbirimizi bırakmamıştık. Sonrasında evlenmiş iki tane çocuk yapmıştık. Zaman gerçekten çok hızlı ve garip ilerlemişti. O zamanlar bana burakla evlenip iki tane çocuk yapacaksin deseler kesin çok gülerdim ama şimdi iyiki diyorum. Her şey için iyiki diyorum. O zamanlar aşka inanmayan aşkın sadece saçma ve uydurulmuş bir duygu olduğunu düşünen ben bu adama aşık olmuştum ve bu sanırım hayatımda yaptığım en doğru şeydi.

                              ~SON~

Her duygunun, her anın, her yaşamın bir sonu olduğu gibi bu kitabında sonu gelmişti. Burak ve Eylül her zaman mutlu yaşayacak ve birbirlerini severek öleceklerdi. Peki ya biz? biri bizi bu şekilde sevebilecek miydi? Ya da biz birini bu şekilde sevebilecek miydik? Canımızı hiçe sayarak onu kendimizden bile çok sevebilecek miydik? Kim bilir? Belki sadece kafamızda kurduğumuz senaryolardan başka bir şey değildir aşk. Belkide gerçekten var olan bir duygudur. Bilemiyorum. Bu duyguyu yaşayacak kadar şanslı olamadım belkide. Yinede inanıyorum. Aşkın var olduğuna, bir gün benimde bu duyguyu yaşayacağıma. Sizde inanın. Ne kadar zor olasada inanın. Çünkü inanmak herşeyin başlangıcıdır...

Uzun bir süre sizlerle bir arada olamicaz ama bu bir ayrılık değil kısa süreli bir veda. Çok yakında yepyeni bir kitapla sizlere geri dönücem. Umarım kitabımı begenmissinizdir. Sizleri seviyorum. İyiki varsınız.💙🖤❤️
Şimdi herkes kitabı bitirdiği tarihi buraya yazabilir mi? Bu sizden son isteğim❤️🖤💙

Çete GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin