Çete Güzeli

33.BÖLÜM: OYUN

Oy↙↙↙ ve yorum atmayı unutmayın. Sizleri seviyorum iyi okumalar💙💙💙.

Sabah uyandığımda burakla burun burunaydık. Resmen koala gibi sarmalamıştı beni. Beni kendine çekip sarılmış bacağınıda üstüme atmıştı. Resmen oyuncak ayı muamelesi görüyordum şuan ama kalkmadım. Bu kadar yakınındayken suratını inceleyebilirdim. Bir kaç dakika onu izledikten sonra uyanmak üzere olduğunu hissettim ve hemen uyuyor numarası yapmaya başladım. Burak biraz kıpırdanmaya başladı. Sanırım uyanmıştı. Onun ne yapacağını, ne tepki vereceğini merak ediyordum. O yüzden numara yapmaya devam ettim. Burak biraz daha kıpırdandıktan sonra ayağını üzerimden çekti. Ama hâlâ bana sarılıyordu. Elini saçlarımda gezindirdi. Sonrada suratımda. Uyanmamam için parmak uçlarıyla dokunuyordu. Baş parmağı dudağımın üzerinde gezindi. Sonra yavaşça dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. Uyuyor olsaydım kesinlikle hissetmezdim. Sonra burnumu öptü ve şöyle dedi
"Her şeyine, yüzünün her santimine bayılıyorum... Sana bayılıyorum eylül... Her şeyine bayılıyorum..."
Bu sözler o kadar güzeldiki tebessüm etmeden durmak çok zordu. Heyecandan kalbim çok hızlı atıyordu. Bunları söyledikten sonra dudağıma küçük bir öpücük daha kondurup benden uzaklaştı. Benden uzaklaştığında uyanıyormuş gibi yaptım ve gözlerimi açtım. Dönüp burağa baktım ve
"Oha uzaklaş biraz." dedim. Az önce uyanık olduğumu anlamamalıydı.
Burak "sen koala gibi sarılmışsın asıl kızım." dedi ve ayağa kalktı. Ardından bende ayağa kalktım ve yastığımı alıp dışarıya çıktım. Arkamı dönüp
"Teşekkürler." dedim ve çadırıma döndüm. Suratımdaki sırıtmayı durduramıyordum. Çadıra girdiğimde selin ve mert hâlâ uyuyordu. Saat yediye gelmek üzereydi. Kampa gelen herkes uyuyordu. Yastığımı çadıra koyup eşyalarımı alıp çıktım. Üzerimi değiştirmem lazımdı. Burak'tan rıza edebilirimdim. Çünkü giyinecek başka bir yerim yoktu. Burağın çadırına eşyalarımla birlikte gittim. Telefonuyla uğraşıyorudu.
"Şey... Üstümü burda değiştirebilir miyim?"
Burak "hâlâ uyuyorlar mı?"
"Evet."
Burak "tamam gel. Ben kapıdayım." dedi ve çadırdan çıktı. Yaklaşık on dakika sonra Üzerimi değiştirip çıktım. Siyah bol pantolon, siyah bir kazak, üzerine de siyah mont giyimiştim. İsteyerek siyahlara bürünmemiştim. Elime ilk bunlar gelmiş ve hemen almıştım. Çadırdan çıktığımda Burak yoktu. Ayakkabılarını giyip ateşi yakmaya çalışan hocanın yanına gittim.
"Günaydın hocam."
"Günaydın eylülcüm. Bu saatte kalkan bir öğrenci ilk defa görüyorum." dedi ve güldü. Bende güldüm.
"Kahvaltı hazırlamama yardım eder misin?" diye sordu.
"Tabiki ederim." dedim ve yiyecekleri koyduğumuz yere gittik. Serap hoca çok tatlı bir hocaydı. Yaklaşık 25 yaşındaydı ve çok sempatikti. Yiyecekleri hazırlamadan önce serap hoca telefonundan 'SAİNT MOTEL- MY TYPE' şarkısını açtı ve dans ederek yemekleri hazırlamaya başladı. Onun enerjisiyle gülüp bende dans etmeye başladım. Gülüşerek yemekleri hazırlıyorduk. O sırada yanımıza dans ederek elif geldi. O da bize yardım etmeye başladı. Üç kız dans ederek kampta yemek yapıyroduk. Böyle bir şey yaşamayı geç düşünemezdim bile. Yaklaşık bir saate tüm kamp için yemek hazırlamıştık. Elif gidip tüm çadırdaki öğrencileri kaldırdı. Bugün herkes ile birlikte oyunlar oynanacaktı. Kampların kuralı buydu zaten. Herkes kahvaltısını yapıp eşyalarını hazırladı ve hep birlikte oyun oynanacak boş alana gittik. Herkes iki takıma ayrıldı. Zaten çok kişi gelmediği için gruplar çok kalabalık değildi. Burak, mert, berke, serhat, selin, elif, ben, berkenin arkadaşı meltem bir takım olmuştuk. Kaşı takım da bizim gibi sekiz kişiydi. Gelen iki hocada hakemdi. Karşı takımda tuna, çetin ve simge vardı. Bu aralar bizimle uğraşmasalarda hâlâ düşmandık. Hocalar oyunları anlattı. İlk oyun denge tahtasında yürümekti. Sırayla engellerle kaplı olan denge tahtasında yürüyecektik. Çok zor görünmüyordu ama tahtanın üzerindeki engelleri geçmek zor olacaktı. İlk karşı takımdan bir çocuk çıktı ve düştü. Ardından mert çıktı. Ona tezahürat yapıyordukki deminki çocukla aynı yerde o da düştü. Oradan kesin geçemeyecektim.