Bölüm-23

36 10 0
                                    

"Güzelim ben gideceğim diye kendini eve mi kapattın."
" Neden öyle dedin ki şimdi ?"
" Nerdeyse dört gün oldu sesin çıkmıyor,müsait olduğunda ara, dışarı çıkalım ne dersin?"
" Olur tabi, haberleşiriz" diyerek kapattım telefonu.  

    Babam da evdeydi bugün . Salona geçtiğimde kahve içiyordu. Bana bakıp:
" Van için ne diyorsun kızım, ne düşünüyorsun?"
"Ne gibi baba?" 
"Yeni bir şehre gideceksin.Bizden uzak olcaksın o yüzden sordum kızım".
" Aslında tedirginlik var ama orasının nasıl olduğu değil de uzaklığı düşündürdü biraz beni" dedim.
  " Uzaklık önemli değil kızım. Yeterki siz birbirinize  destek olun".    Canım babam diyerek sarıldım sımsıkı.  Sonra :
" Baba Hakan aramıştı biraz dışarı çıkalım dedik  ama istemezsen kalayım".
" Git kızım ama geç kalmayın."
"Tamam babacım."

Odama çıkıp hazırlandım. Hazırlanırken babamla olan küçük konuşmamızı düşündüm. "Uzak olması tedirgin etti beni." cümlem aklıma takıldı. Bir gün bile ayrı kalmadığım ailemle aramıza uzun mesafelerin girecek olması beni üzdü.
Hakan'ı arayıp hazır olduğumu söyledim. Annemle babam konuşuyorlardı. Annem de mesafenin uzak olmadına üzülüyordu. Bir süre sessizce dinledim onları.
Sessizce odama çıktım yine.Mesaj geldi. Hakan "geldim" diye mesaj attı zannettim.

"Hakan gidecek. Sen bana muhtaç olacaksın Yasemin. Sadece o günü bekle".

      Mesajı okuyunca donup kaldım .Aykut yine çıkmıştı ortaya . Asla pes etmeyecekti. Bana bu kadar saplantılı olmasına anlam veremiyordum hiç. Uygun bir zamanını bulursam Hakan 'a söylemeyi düşündüm.

        Hakan  arayıp geldiğini söyleyince çantamı alıp aşağı indim. Neyse ki yağmur yağmıyordu. Rüzgar filan da yoktu. Tam benim istediğim bir hava vardı dışarıda.
Annemler hala salondaydı. Onlarla göz göze gelmedim. Geç kalmayacağımı belirterek çıktım evden.

"Nere gitmek istersin?"diye sordu.
"Sahilde bir yer olsa olur mu?"
"Emredersin sevgili nişanlım . O zaman istikamet sahil" dedi  gülerek.

     Yol boyu pek konuşmadım. Aykut'un mesajında kaldı aklım. İçimdeki sesler bir susarsa konuşurdum belki  . Ama bu mümkün değildi o an. Sahile geldiğimizin farkında bile değildim. Arabayı güzel bir yerde durdurduğunu etrafıma bakınca anladım. Hava da güzeldi , gördüğüm kadarıyla denizde sakindi.

Hakan:
"Neden durgunsun?"Dedi.
"Gideceksin ya ondan durgunum."
"Hemen evlenelim , beraber gidelim işte olmaz mı?"
"Olmaz ki kabul etmez bizimkiler."
"O zaman ne yapacağız peki?"
"Sabredecez . Maalesef canım."
" Üzülmeni istemiyorum Yasemin. Yani işimi yapacağım biliyorsun . Üzülme artık."
" Elimde değil ki. Hem...."
Cümlenin sonunu getiremedim. Aykut peşimi bırakmıyor diyemedim.
"Hem ne canım ? Sorun mu var?"
"Hayır . Hem çok özlerim seni diyecektim."
"Bende canım ben de özleyeceğim. Hem konuşmayı bırakıp insek mi artık arabadan."
"Tabiki" dedim gülerek.

      Arabadan inip sahile doğru yürüdük. Dalgaların sesi huzur vericiydi. Keşke yaz mevsiminde olsaydık . Ne güzel ayaklarımızı ıslatırdık.

Hakan: "Oturalım mı bir yere?" demişti. "Yürüyelim mi biraz? " dedim.

     Ve sahil boyu yürümeye başladık. İkimiz de sessizdik. Hakan "sende başka bişey var sanki" diyerek  sorular soruyordu. Ben ise nasıl söyleyeceğimi bilemeden başka şeylerden bahsediyordum. 

  Sonra birden :
"Sen hiç  denizde taş sektirdin mi?"  diye sordu. 
   Ortamın havasını değiştirmek ve neşelenmem için çabalıyor gibiydi.
" Çok denedim ama hep hüsran oldu sonu"
dedim.
     "Sanırım iyi bir ustadan yardım alman gerekiyor" diyerek yüzeyi düz olan taşlar bulmaya başladı.  Birkaç dakika sonra avucunda taşlarla bana doğru geldi. 
Hakan:
"Al bakalım ilk önce bir bakalım ne kadar ileri atabiliyorsun". Dedi.

      Taşı aldım elinden ve biraz öne eğilerek suyun üstüne doğru artım. Ve sonuç hüsran oldu. Sonra Hakan aynı şekilde attı. Şaşırdım kaldım. Tam yedi kez sekerek taş suya düştü.

"Ama nasıl yapabildin bunu bana da öğret hadi" dedim. 

   Yanıma yaklaştı . Taşı tuttuğum elimi tutarak yanıma sokuldu. Onun hareketlerini tekrar ettim. Ve taşı  denize paralel bir şekilde attık. Bir kaç sekerek taş suya düşünce sevindim .

     Bir daha bir daha denememde bende onun gibi atabiliyordum artık. Sonra boynuna sarıldım. Sanki büyük bir işi başarmışım gibi mutluydum. Ya da sadece bu anı düşünmeye çalışıyordum.
     Hakan'ın boynuna sarılınca beni kucaklayıp döndürmeye başladı. 
" Düşeceğiz şimdi" diyerek gülüyordum. Beni yavaşça indirdiğinde  gülümsemeyi bıraktım.

      Birbirimize o kadar yakındık ki nefes alış verişini duyabiliyordum. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde dudaklarımız buluştu bir anda . Onun sıcaklığını tüm bedenimde hissettim. Bu duygunun tarif edilemez bir  hissi vardı. Dudaklarımız ayrıldığında ikimiz de gülümsedik.

       " Sen benim herşeyimsin. Seni çok seviyorum" dediğinde gözlerinin içi gülüyordu.
" Ben de seni çok seviyorum. İyki varsın Kara Gözlüm"dedim.

Sahil boyu el ele yürümeye devam ettik. Gelmeden önceki durgunluğum geçti ,yerini keyifli bir zamana bıraktı. Havanın güzel olması benim için büyük bir şanstı.

  Hakan'ın telefonu çalmasıyla ellerimiz ayrıldı.
" Efendim ... Beraberiz anne. Tamam söylerim" dedi ve telefonu kapattı .
Ne olduğunu sormadan " Aşkam size gelecekmişiz de annem onu söyledi" dedi.
" Dönelim mi o zaman ?" dedim . O da başıyla tamam dedi.

Arabaya bindiğimizde tüm cesaretimi toplayarak Aykut'un son mesajını okuttum Hakan'a. Ellerini yumruk yapıp:
" Ben bu çocuğu gidip gebertsem mi?" dedi.
" Hayır . Bunu bir daha sakın söyleme. Başını belaya sokacak bişey de yapma sakın tamam mı" dedim.
" Birkaç güne gideceğim. Nasıl oluyor da herşeyden haberi oluyor bu .... çocuğunun" sesi çok sinirliydi.
" Merak etme çok dikkatli olurum. Aklın kalmasın bende."
" Elimde değil Yasemin . Senin saçının teline bişey olursa , sana yaklaşırsa ne yapar eder öldürürüm O nu".

Bu son söylediği beynime kazıldı.
" Öldürüm O'nu..."

     Hakan beni eve bırakıp gitti.  Yemek için sofrayı hazırlıyordu annem. Hakanların geleceğini biliyordu. Çayın yanına atıştırmalık bile yapmıştı. 
"Canın mı sıkıldı senin kızım ?"
"Hayır anne iyiyim. Merak etme sen." dedim.
Üzerimi değiştirdim. Aşağı inip anneme yardım ettim.
Yemekten sonra hemen mutfağı topladım. İşimi bitirip salona geçtim ben de.
Sonunda Hakanlar geldi. Ezgi gelmemiş, Hüseyin dede ile kalmak istemiş. Onlara "hoşgeldiniz" diyerek hemen mutfağa geçip çay ile ikramlıklarımızı hazırladım.

Salona döndüğümde  herkes sohbete dalmıştı bile. Biz de Hakan ile sohbete başladık. Sonra Mahmut amca :
" Şu düğün tarihini belirlesek nasıl olur dünür?" diye sordu.
Babam:
" Elbette artık tarih düşünebiliriz. Gençler aklınızda bir tarih var mı?" dedi.
  " İki ay sonrası nasıl olur" diyen Hakan'a baktık hepimiz.
" O kadar kısa sürede hazırlanamayız oğlum" diyen anneme Sevgi teyze de katıldı.

      Neden hazırlanılmazdı ki acaba. Bir gelinlik bir damatlık  almak ne kadar zor olabilirdi ki. Eşya da kolay işti nasılsa. Neden itiraz eder ki bu anneneler.

  Kafamdaki düşünceleri bırakıp ortama döndüm. Babam :
" O zaman Eylül ayı diyelim mi? Tarihi de gençler söyler. Size de uygun mu?"
Mahmut amca:
" Bize de uygun dünürüm . Hayırlısıyla Eylül diyelim o zaman."
"Yedi ay var daha Eylül'e. Çok uzun bir zaman değil mi".
" Oğlum biraz zamanın uzaması iyi olur. Hem sen de gittiğin yeri çevreni iyice öğrenirsin" dedi babam Hakan'a dönerek.

Ve karar verildi. Eylül de düğünümüz olacaktı.

Gülüşüne Hasret GözlerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin