Selam,
Bölüm çok uzun olduğu için önce ilk kısmını paylaşıyorum.
VERA VE VALA,
İyi okumalar.
⊰᯽⊱┈──╌❊╌──┈⊰᯽⊱
Arian, bir prensti.
Arian, Avcı olamazdı.
Hayır, bu mümkün değildi.
Eğer Ahu, rüyasında Maral Nara gibi öldürüldüğünü görüyorsa, katili Peri Kralı olmalıydı. Çünkü, herkes onu öldürenin Peri Kralı olduğunu söylemişti. Ya maralı öldüren kim olduğunu bilmediği ve şu anda her şeye rağmen güzel gülümseyen adamsa? Ya kaburgasına sığmayan kalbi bir katil için taşkınlık yapıyorsa?
Mahsa'nın da parmağı olduğunu biliyordu. Dariush ve Kaveh de bu cinayete ortak mıydı? Neden yapmış olabilirlerdi ki?
Tanrım, sen bana yardım et, diye iç geçirdi. Doğrular ve yanlışlar zihin ağaçlarına dolanmış zehirli sarmaşıklardı. Ahu hangisini koparıp atacağını bilmiyordu.
Peri Kazanı Caddesi boyunca, Arian arkada, Ahu önde yürürken bir kere olsun arkasını dönüp sürekli üzerinde olan kara gözlere bakmadı. Arian, ruhunu darma duman eden dalgınlığı fark etmiş olacak ki dudaklarını açmadı. Ateş pelerini omuzları üzerindeydi ve kanatları eril perilere ilkel bir tembih verircesine sağ ve solunda açılan mesafe kuralı gibiydi. Mührü aralıklı olarak eril mühre cevap vererek ruh eşi olduğunu ilan edercesine parlıyor; brownie, hobgoblin ve perilerden memnun ve mutlu hımlamalar topluyordu.
Caddenin sonunda, katmerli kuleli aytaşı bir konağın sundurması altında durduğunda, "Neden buradayız?" diye sordu, sesi vahanın sürprizlerini keşfederken olduğu gibi canlı ve kıpırtılı değildi.
"Melezi görmek istediğini sanıyordum?"
Ahu, arkasını dönmese de Arian'ın çatık kaşlarını hayal meyal görür gibiydi, sadece dikilen ense tüylerinden bile neden durgun olduğunu anlamak için sürekli göz hapsinde tuttuğunu hissediyordu.
Ahu, "Hâlâ istiyorum," diye mırıldandığı sırada çift kanatlı kapının tek kanadı süratle açıldı ve üzerine doğru kanat çırpan bodur periyle çarpıştı.
Ahu, delibal kokulu bodur periyi topalak gövdesinden yakaladığı gibi yere düşmesini engelledi. Peri orman gülü rengi iri gözlerini şapşal bir ifadeyle kırpıştırdı. Başı etrafında küçük arılar dans ediyordu. Ahu, arıların bir tür büyü mü yoksa gerçek arı mı olduğunu anlamadı.
Bir başka ses, erkek sesi, bar bar bağırarak, "Seni haylaz bücürük! Daha kanadın iyileşmediii," derken sesi bal gibi uzayarak kısıldı ve abartılı bir reverensla, "Prensim," diyerek selam verdi.
Ahu, kapı pervazında dikilen genç adama ağzı açık bir şekilde baktı. Bodur perinin etrafında vızıldayarak dans eden arılardan birini yutma hayaliyle ağzını hemen kapasa da gözleri kocaman olmuştu.
Genç adam da tek kaşını kaldırmış onu inceliyordu. Badem şekli gümüşi gözleri çok tanıdıktı. Saçı başına buyruk gümüşi tutamlar halinde alnına ve kulaklarına düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVCI VE CEYLAN
Fantasy"Yavru ceylan," diye fısıldadı. "Yolunu mu kaybettin?" Avcı'ydı bu. Her gece karnına gümüş bir hançer sokup, gelin çiçeği beyazı geceliğini kanlar içinde bırakan kâbusuydu. Kasıklarına giren sancıydı. Alacakaranlığa bıraktığı acı dolu feryattı. Ve ş...