BÖLÜM 6 | ORMAN PERİSİ

4.5K 1.7K 1.5K
                                    

Vera'nın, Ala Ayı Asili ile tanışacağı bölümdesin. Biraz ateşli biraz baharatlı bir bölüm oldu.

İyi okumalar!

꧁VERA ADABEY


   Vera, obsidyen kakmalı kubbede küçük ay perileri gibi uçuşan ay ışığı altında çeyrek tur dönerek odasına girdi. Konağın yatak odaları ala ayı damı kadar büyük olduğundan olabilecek en küçük odayı seçmişti. Bu da Ahu’nun yatak odasına en yakın olan taçlı dar kapı oluyordu. 

    Bombeli sütunlar üzerinde yükselen oda, yarımay bir kuleydi ve yüksek tavanına ay evreleri oyulmuştu. Sırtını kapıya vererek kaş kemerli dar pencerelere doğru baktı.  

   “Ayların tanrısı,” diye fısıldadı. Bu ne gündüz düşü ne gece hülyasıydı. Buz kristalli camın arkasında Ay ve Su Sarayı yıldızlı bulamaç olup sumermerine akıyordu. 

    Deri kayışların tokasını sökerek keten gömleği teninden sıyırdı ve yüksek bel keten pantolonu bacaklarından çekip çıkardı. Kırık beyaz sade gipürlü bralet sütyeni ve külotuyla kalınca lavanta kokulu örtünün altına girdi.

İpeksi yumuşaklık çıplak tenine serin öpücükler bırakırken, bir gün önce yaptığı küvet keyfinden sonra cildinin ne kadar pürüzsüz olduğunu düşünüyordu. Mavi ve pembe sabunlar pürüzlü tenine çiçeksi buseler vermiş, yumuşak su dokunduğu yeri okşayarak yıkamıştı.

   Ayadalar’da yaşadığı ahşap kulübede bir fıçının içinde banyo yapıyordu, burada kendiyle beraber bir ala ayının da sığabileceği büyüklükte bir küvette yapmıştı. Elbette, oda görevlisi, onu çırılçıplak edip tenini katman katman liflemek istercesine bakmıştı ancak böyle bir şeye asla izin vermezdi, veremezdi.
  
   Parmak uçlarıyla kalçalarına dokundu. Kuyruk sokumunundan başlayarak omurgası boyunca devam eden kabuklu iz onun mührüydü. Ömür boyu saklaması gereken bir mühür… 

   Ayadalar’da göğsüne saplanan buz ışığını düşündü. Işık, saplandığı yerde buz kristalleri örerek dallanmış, göğüs kafesini abluka altına almıştı. Asiller, parmak uçlarında suyu büker, havayı avucuna hapseder, taş ve toprağa usta bir heykeltıraş gibi şekil verir, ala ayının gücünü bileğine aktarırdı. Lâkin ay adalara saplanan kılıç ve onun kınından çıkarken attığı nara bugüne kadar okuduğu veya duyduğu hiçbir güce benzemiyordu. 

   Ay Kapısı’nın feryadı mıydı?  

   Elçi, kapının bir daha açılmamak üzere yıkıldığını söylediğinde buna inanmak istememişti. Ay Kapısı, ilk muhafızdan beri yüzyıllardır tanrının iradesiyle açık kalmaya devam etmişti. Öyleyse Ahu gerçekten son muhafızdı ve ondan sonra başka bir muhafız gelmeyecekti. 

   Dar pervazlı pencerelerden üzerine vuran ışık ve kubbede dans eden figürlerin gölgesinde uyudu. 

   Tan vaktiydi. Kristal güneş çemberin bir ucunda yükselmeyi bekliyordu. Buzlu cam biri ona pençe darbesi indirmiş gibi titredi ve rüzgâr yaralı bir kurt gibi uludu. Göğüs kafesi aynı pençe tarafından parça parça ediliyormuş gibiydi.  

   Vera, yayıldığı yatakta dizleri üstünde doğrularak avucunu göğsüne bastırdı. Kalbi bir gümüşgaganın kalbi kadar hızlıydı ve teninde gezen yel tüylerini toplu iğne ucu gibi sivriltmişti.  

   Aynı esnada küçük bir inilti ve onu takip eden çığlıkla birlikte gardroptan aldığı ince gömleği alelacele üzerine geçirdi.  

AVCI VE CEYLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin