Selam,
Kral Ulus ile tanışmaya hazır mısınız?
Ama öncesinde Ayadalar'dan, Yüksek Ada Başkenti'ne doğru yüksek uçuş yapmanız gerekecek.
İyi okumalar!
⊰᯽⊱┈──╌❊╌──┈⊰᯽⊱
꧁ AHU ŞANLIER ꧂
“Maral aşkına, sen bir Şanlıer miydin!”
Ahu şafak kadar serin havanın yanaklarında kımıl kımıl hareket ettiğini hissederken bezgin bir ses tonuyla, “Onuncu kez, evet,” diye cevapladı. Şifacının işlenmemiş gümüş madeni gözleri en az ilki kadar şaşkın bakıyordu.
“Yani sen, Efsanevi Muhafız Murat ve Usta Muhafız Karaca’nın küçük kız kardeşisin öyle mi? Ay beni kutsasın, ayüzümü ararken Şanlıer buldum. Vala, bunu duyunca kulaklarına inanamayacak.” Kıkır kıkır güldü.
Ahu, Vala’nın kim olduğunu bilmiyordu. Kardeşi veya arkadaşı olabilirdi. Lâkin onun ilgisini çeken başka bir şey vardı. Vera, ikinci kez ağabeyi ve ablasından bahsetmişti. Onların yaşıyor olduğunu bilmek kalbinin içinde bir sürü kurtun uluması gibiydi. Damarlarında kıpır kıpır bir his vardı; bu his onu orman perileri ve faunlar gibi kamp ateşi etrafında dans etmeye itebilirdi ya da en iyi ihtimalle bir gümüş gaganın sırtına atlayarak kalçası uyuşana kadar bu efsunkâr diyarı arşınlayabilirdi.
Ama Vera, neden Bozkurt’un adını anmamıştı?
Bozkurt, küçük ağabeyiydi. Murat ve Karaca’dan sonra onun güneşi, ayı ve yıldızları olmuştu. Burada soyadının şanı vardı; ağabeyi ve ablası bu şöhreti haklı çıkarmıştı. Lâkin küçük ağabeyi Ay Kapısı'ndan bir yıl önce geçmişti. Hâlâ ondördüncü hanesinde kalıyor olabilirdi.
“Vera Adabey.”
Kayra, kendi aralarında bir tartışma içerisinde olan din adamlarından uzaklaşarak onlara doğru yürüdü. Bu defa bir ışık yelpazesinden ibaretmiş gibi bakışları onu atlamış, şifacının üzerinde durmuştu.
Vera gümüşi saçını hızla kulağı arkasına teperken, “Soyadımı söylediğimi hatırlamıyorum,” diye cevapladı. Dolgun yanakları teni altında çelik rengi kan fokurduyormuş gibi beyazladı.
Kayra, “Söylemedin,” diye onayladı. İhtiyar değneğini andıran asanın rün işlemeli topuzu altından kavrayarak havaya kaldırdı. Ahu, onun yaşında bir gencin neden asa taşımak istediğinden emin değildi.
“Peki siz,” Vera, devamını getirmeden gözlerini su yeşili gözleri onların üzerinde, bilhassa kendi üzerinde, olan kadına çevirdi. “Karşehirli bir akılbaz…”
Vera, tek parça pelerini bir omzundan geriye doğru dalgalanan kız için bu ifadeyi kullanmıştı. Ne demek olduğunu bilmiyordu; lâkin saklı olanı aşikâr eden bir gücün hiç de tekin olmadığını hissediyordu. Akılbazın ne olduğunu sormayı aklının bir ucuna keskiyle oyup yonttu.
Kayra, “Bizimle başkente geliyorsun,” dedi ve buyurgan sesi son noktayı koyduğunu ifade ediyordu.
Şifacı, verilen emir itiraza kapalıymış gibi başıyla onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVCI VE CEYLAN
Fantasy"Yavru ceylan," diye fısıldadı. "Yolunu mu kaybettin?" Avcı'ydı bu. Her gece karnına gümüş bir hançer sokup, gelin çiçeği beyazı geceliğini kanlar içinde bırakan kâbusuydu. Kasıklarına giren sancıydı. Alacakaranlığa bıraktığı acı dolu feryattı. Ve ş...