Selam,
Periler, mühürler ve baya baya baharatlı bir bölümle geldim.
Sürpriz sonlu!İyi okumalar.
⊰᯽⊱┈──╌❊╌──┈⊰᯽⊱
꧁ AHU ŞANLIER ꧂
"Ceddini Arian! Bu o, size demiştim!" Dariush'un gürleyen sesini duydu.
"Kapa çeneni," diyerek Dariush'un ensesine bir tane geçiren Mahsa'yı ve, "Siktir," diye küfreden Kaveh'nin alçak sesini duydu.
Ahu sadece baktı, gözünü kırpmaksızın ona baktı.
Vera'nın Peri Halkı'ndan bahsettiği kitabın tozlu satır ve sütunları arasında incelikle nakşedilmiş resimleri hatırlıyordu. Perilerin nasıl göründüklerine dair şeffaf bir bilgisi vardı. Uzun ve ince yapılı, sivri kulaklı, kanatlı...
Arian bir periden beklediği her şey ve daha fazlasıydı. Majestikti. Bir ayı asili kadar uzun boyluydu, boyu onunla mukayese edildiğinde başı ancak göğsünün ortasına denk gelirdi.
Ahu, kısa olmaktan her zaman nefret eden biri olarak bu perinin gölgesine sığınma hayaliyle tatlı bir akıntının aşağı doğru aktığını hissetti.Aysız bir gece kadar siyah saçları arasında parmaklarını gezdirmek, taç çakrasından dağınık tutamlar halinde alın çakrası ve şakaklarına dökülen saçını parmakları arasına alıp yukarı doğru taramak istedi. O başına buyruk tutamların yumuşak avuç içinde ne kadar hoş hissettireceğini düşünüyordu.
Yüksek elmacık kemikleri, kusursuz peri burnu ve gül kurusu dudakları güneşin yakıp kavurduğu bronz tenine ustaca yontulmuş detaylardı. Tanrım, yakışıklıydı. Görmemek için gözlerini yumması gerekirdi. Hayır, doğa tanrısı gibi parlayan Ulus da yakışıklıydı, Gökalp de... Lanet olsun, Akkor ve Akel'in bile kendine has yabanıl bir güzelliği vardı.
Ama Arian, bir insanın, bir periyi sahip olup olabileceği her şeyle kıskanma sebebiydi.
Tanrı, onu kristal güneşin öptüğü bronz metale şekil vererek yaratmış olmalıydı.
Tek parça siyah deri zırhı bronz metalden örülmüş kaslı gövdesine oturmuş, omuzlarından itibaren güçlü kollarını çıplak bırakmıştı. Şimdi göğsünde kenetlediği o kollarında, belirgin damarları kasıldıkça, o tatlı akıntı bacak arasında bir göl oluşturuyordu.Ahu, Ahu, diye uyardı kendini. Arsızca bir periyi süzüyordu ve bunu yaparken kimse çıtını çıkarmaya bile cüret edememişti.
Arian bile...
Kendini, Hayır Ahu, aklını başına devşir, diye uyardı ve üzerine sinen harpiya kokusunun vücudunun ürettiği misk salgısını bir pelerin gibi örtmesini umdu. İsteyeceği son şey, bir perinin maral miskine sahip olduğunu anlamasıydı. Maral Nara'yı öldüren Peri Halkı kim bilir ona neler yapardı. Kâbusunun kötü kahramanı kanlı canlı karşısında durmuşken sırrını kendine saklaması gerektiği verilebilecek en doğru karardı.
Buraya ne için gelmişti? Evet, bir şifacıya ihtiyacı vardı. Vera, ormanda korunmasız bir halde onu beklerken Ahu, burada peri kesiyordu.
Tabii birini süzen tek kişi o değildi. Arian, göğsünün şişerek yukarı kalkmasını, narince geri inmesini, yutkunurken hareket eden açık boğazını ve konuşmak için alt dudağını nemlendirdiğinde dilinin izlediği yolu bir avcının dikkatiyle takip ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVCI VE CEYLAN
Fantasy"Yavru ceylan," diye fısıldadı. "Yolunu mu kaybettin?" Avcı'ydı bu. Her gece karnına gümüş bir hançer sokup, gelin çiçeği beyazı geceliğini kanlar içinde bırakan kâbusuydu. Kasıklarına giren sancıydı. Alacakaranlığa bıraktığı acı dolu feryattı. Ve ş...