Ay ay ben geldim, merhaba okurperilerim,Bu yazar iki günde 7.5K yazmış mıdır? Tabii ki de yazmıştır. Tabii bir ara yazdığım silindiği için en baştan başlamadım değil.
Veda ve ayrılık? Check!
Ateşli ve baharatlı sahneler? Check!
Uh oh, bolca seks? Check, check, check!Bölgeyi +18'le sınırlandırdığımıza göre okuyabilirsin.
Yorum, yorum, yorum!
İyi okumalar!
꧁ VERA ADABEY ꧂
Vera'yı bir gece yarısı yatağından kaldırarak, pamuklu bol pijamalarıyla kapıya koşturmasına sebep olan ansızın kapıda beliren iki kişiydi. Prens Arian ve Ahu... İkisi de hayalet gibi görünüyordu.Prens Arian sundurma altında durmuş, Ahu'yu yavru bir ceylan gibi kucağında tutuyor, ulu peri kanatları altında saklıyordu. Ahu ise, kollarını adamın boynuna dolayarak başını çenesi altına sığdırmıştı.
Bir şey olmuştu. Vera, ne olacağı üzerine kısa bir yoklama yaptığında aklına gelen ilk ihtimal korkutucuydu. Prens Arian, Ahu'nun, Maral olduğunu anlamış olabilir miydi?
Yutkundu, ve onları Vala'nın da paldır küldür indiği merdiven ile kapı arasındaki uzun ve geniş lobiye davet etti.
Arian'ın kanatları koridorun aytaşı duvarlarına ve karolu zeminine düşüyor, ruhuna ve bedenine ürperti veren devasa gölgeler oluşturuyordu.
Vala, "Atlas Arian," diye hürmet etti. Bir gece yarısı şifahanede olmalarının sebebini anlamak ister gibi ikisini de kabaca süzdü. "Yaralı değilsiniz, değil mi?"
Ahu, Arian'ın göğsüne pat patladı. "Beni yere indirebilirsin Arian."
Arian burnundan soludu. Ahu'yu papuçları üstünde yere bıraktı ancak kanatları altına alamayacağı kadar uzağa gitmesine izin vermedi.
Vera, mührün bir periyi bu kadar etkilediğini bilmiyordu. Arian her an, bir perinin azametine karşı küçük ve kırılgan kalan eşini göğsüne tıktığı gibi yok olacağa benziyordu. Bir gün, olur da bebekleri olursa, eşini de bebeği de koruma baloncuğu içine alacak kadar korumacı, yanına yaklaşanı bir avuç küle çevirecek kadar agresif olabilirdi.
Doğrusu, şu an bile korkunç görünüyordu. Gözleri ikisinden biri her an eşini kapıp kaçıracakmış ya da vernikli ahşap askılık ansızın ayaklanıp saldıracakmış gibi temkinli bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVCI VE CEYLAN
Fantasy"Yavru ceylan," diye fısıldadı. "Yolunu mu kaybettin?" Avcı'ydı bu. Her gece karnına gümüş bir hançer sokup, gelin çiçeği beyazı geceliğini kanlar içinde bırakan kâbusuydu. Kasıklarına giren sancıydı. Alacakaranlığa bıraktığı acı dolu feryattı. Ve ş...