BÖLÜM 16 | GÜL ORMANI I

4K 1.6K 489
                                    

Selam!

Gül Ormanı bölümüyle geldim ama Melez Peri gibi iki parta bölmek zorunda kaldım. Çünkü sadece bu part tek başına 7K!

Gül Ormanı II ise şu an yazılıyor, onu da gece yarısı veya yarın gün içinde paylaşırım.

Yetiştirmek için uğraştım ama iki gün önce dedem vefat etti. O yüzden tek bölük olarak paylaşamadım.

İyi okumalar!


⊰᯽⊱┈──╌❊╌──┈⊰᯽⊱


꧁ AHU ŞANLIER ꧂

Vera Adabey, melez bir periydi. Gümüş kıvrımların arasından göz kırpan o ufak ve sivri kulak peri olduğunun kanıtıydı. Omuzları, üzerine bindirilen apoletlerin ağırlığı altında gergin duruyordu. Avuçlarında yarım aylar bırakarak sıktığı yumruklarından gümüş yaldızlar saçılıyor, gece vakti gökyüzünden düşen yıldızlar gibi parmak boğumlarından kopup düşüyor, bilek çizmelerinin üzerinde yok oluyordu.

Vera ne insan ne peri değil, hem insan hem periydi.

Tahmin oyunları yapmakta usta olduğunu sanan Ahu, Ay ve Obsidyen'de olduğu her gece o narin parmaklarından şifa yağdıran kadını tanıyamamıştı. Oysa ki bilmeliydi, onun peri olabileceği ihtimalini düşünmeliydi.

Kimse Peri Halkı'nı anlatmazken Vera, onu bir köşeye çekip anlatmıştı. Bunu yaparken büyük ihtimalle yasak bir madde olan peri tozunu kullanarak sadece anlatmamış, yaşatmıştı.

Ve Peri Mühürü...

Gül Mona'nın bilmediği beyaz mürekkep dövmesinin mühür olabileceğini tahmin ederek, belki de bugüne kadar kimsenin bilmediği bir bilgiyi ifşa etmişti.

Ahu, perinin nasıl bir varlık olduğunu merak etmişken aslında her zaman yanındaydı.

Ayadalar'da, Ay ve Obsidyen'de, Ay ve Su Sarayı'nda...

Kulağını çevirip yuvarlayan o gümüş küpenin altında hep peri kulağı vardı, onun adaçiçeği kokusunu alıp güvendiği gibi, o da kendi kokusunu alıp ona güvenmişti.

Vera Adabey'in, Ay Kapısı'ndan geçtiği o gün, Ay Tapınağı'nda olması da on dört ayın oynadığı bir oyun muydu?

Bazı sorular o gümüş küpenin saklı kaldığı gerçek gibi er ya da geç yanıt alırdı. Ahu sadece sabırlı olmayı öğrenmeliydi.

"Annem, Viyeti, Gülormanı'na çekilen Peri Halkı'ndandı ve babam Kahev, Adabey şifacısıydı. Onlar hakkında pek bir şey hatırlamıyorum. Çünkü idam edildiklerinde dört yaşındaydım."

Kubbe altında kimse yutkunmaya bile casaret etmiyordu. Biliyordu, çünkü kulakları iradesinin dizginlerini eline almış gibi, en ufak sesi bile yakalayıp ona sunuyordu.

Cam kubbeyi döven yağmur taneleri ise, sadece camı değil, şakaklarını dövüyordu.

Belki de, kabul etmeli, nasıl ve neden sahip olduğunu bilmediği ayı asaletini kontrol etmeyi öğrenmeliydi. Eğer göğüs kafesinde yuvarlanan ayının yularını tutmayı öğrenmezse burnunun kokladığı her kokunun, kulaklarının duyduğu her sesin peşinden koşacağını biliyordu.

Göz ucuyla Akel'e baktığında durduğu yerde gerçek bir buz devine dönüşmüş adamı görmeyi beklemiyordu. Çekik gözlerini kuşatan kirpiklerini bir an olsun kırpmadan şifacıyı izliyordu. Daha doğrusu, onun küçük, sivri uçlu kulağını...

AVCI VE CEYLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin