BÖLÜM 35 | BÜYÜ, KÜL VE KAN

329 37 62
                                    

Merhabaaa okurperilerim, 🧚‍♀️

Her yazdığım bölüm neden bir öncekinden daha zorlu geliyor ki fjdk. Full 6K. Daha uzun olacaktı ama ikinci part daha büyük bir efor sarfetmemi gerektiriyor.

Bol büyülü, küllü ve kanlı okumalar.

   Beyaz alev

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beyaz alev... yanıyordu, donuyordu. Soğuk cehennem ateşini saç köklerimde, kulağımın arkasında, ensemde hissediyordum.

Tanrım, buz gibi.

Katı, soğuk ve izbe.

O devasa çanaklarda parlayan beyaz alevler, biri kulaklarına fısıldamış gibi harlandı da harlandı. Gölgeler, çanaklardan dışarı taşıp berrak mermere sıvı gümüş gibi yayıldı. Koca koca, çarpık ve ürpertici siluetler, kemikli ellerinden destek alarak ayaklandılar. Kalabalığın arasında cirit attılar.

Beyaz alev onları çağırıyordu. Mezarından hortlamış hayaletleri. Peri Kralı. Bu onun gücüydü. Tenimin her karesine düşen görünmez tüyler ürperdi. Kaburgalarıma bağlı peri ruhlarının da çağrıya kulak vermek ister gibi gevşediğini hissettim. Midem bulandı. Şehirde hissettiğim büyü de ona aitti.

Misk kokum, bu geceye kadar pinhan olan peygamber çiçeği, şüpheye mahal bırakmayacak kadar uzun süre balo salonunda asılı kaldı. Salon hayaletlerce yutulmuş gibi sessizdi. Göğüs kafesimde yırtıcı darbelerle çarpan kalbimi istisnasız herkesin duyduğuna emindim.

"Maral," dedi bir peri. Bu sanki tokmağı çana vurur gibi devasa bir etki yarattı.
"Maral," dedi ikincisi. Ve sonra üçüncü. Bir ordu fısıltı kulağıma dolarken bedenim kaskatı kesildi.

"Maralım!"

Gül Mona'nın çığlığı paslı bir hançer gibi göğsüme battı. Gözlerimin kenarında bir hareketlilik algıladım. Hava kadar hafif bir hançerin keskin sırtı beyaz ateşle parladı.

Gül Mona hançeri beni kapanına düşürmüş perinin kaburgasına dayamıştı. O hançeri nereden getirdiğini bilemedim. Büyük ihtimalle en başından beri eteğinin altında, sağrısında saklamış olmalıydı. Perilere güvenmiyordu ve buraya gelirken tedbiri elden bırakmamıştı.

"Maralımı bırakmazsan, on dört aya yemin olsun ki seni parça parça ederim."

Sesi sert ve diken dikendi. Öyle ki bakır tenli periyi bile silkeledi. Peri, boyunduruk gibi boğazımı bir uçtan diğer uca saran tutuşunu sıkılaştırdı. Çizmeleri yere dökülen elbisemin eteklerini tepeleyecek kadar yaklaştı. Kaburgasına dayalı hançeri kaale almamış gibiydi.

"Tıpkı onun gibi," dedi hırlayarak. "Onun gibi öleceksin seni zavallı, küçük maral. Karnını deşecek ve misk bezlerini etinden koparacağım."

Göğüs kafesimi hayaletli bir kasabaya çeviren gücü, heybetli bulutları çarpıştıran, gök kubbeyi delen görkemli buz ışığı kılıcımı, gökfırtınayı çağırdım.

AVCI VE CEYLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin