Hey, ben geldim!
Biraz geç geldim, ama iki bölüm uzunluğunda, 7 bin kelimelik bir bölüm okuyacaksınız.
Çiçekler Sarayı alev alacak 🔥
Ateşli, baharatlı, saklı büyüler ve oyunlarla dolu mistik bir bölüm okumaya hazır olun.İyi eğlenceler!
Ahu, Ay ve Ametist Caddesi'nden sonra ikinci bir randevuya çıkıyor gibi kıpır kıpırdı. Kemik askılıklarda ağzını sulandıran tüllü, kabarık ve çiçek işlemeli elbiselerden birini seçmek istediyse de yine, büyük ihtimalle Sakura'nın marifetli parmaklarının diktiği, kısa bir elbise giymeyi tercih etti. Karpuz kollu elbisenin kumaşı, ipek böcekleri dokumuş gibi yumuş yumuştu ve ufak mor çiçekli deseni onu lavanta bahçesine düşmüş gibi hissettiriyordu.
Arian, "Hazır mısın sevgilim?" diye sordu, çakırdikenlik kirpiklerin çevirdiği gözleri kalp yakası üzerinden gülümseyen iki yarım portakal göğüslerine düşünce göz bebekleri büyüdü.
Ahu, yanağının iç çeperini ısırdı ve gülmemek üzere kendini tembihledi. Pekâla, neden bu elbiseyi seçtiği aşikârdı. Ayısı eğlenceli bir pofurtu koyarken, maralın boynuzlarını homurdayarak iki yana salladığını hayal meyal görür gibiydi.
Arian'ı her seferinde dumura uğratmak hoşuna gidiyordu.
"Yavru ceylan," diye fısıldadı. Yakasındaki hafif burgulu saç tutamını omzundan geriye süpürürken tenine düşen ateşli parmaklar içini titretti. "O kadar güzelsin ki başın üzerinde sürekli ay tozu serpen perilerin olduğunu hayal ediyorum ve inan bana imkanı olsaydı o perileri seve seve kış kışlardım."
Ahu, bir külah dondurma olsaydı, oracıkta erirdi. Daha önce güzel olduğunu söyleyen olmuştu ama kimse ruhuna öpücükler yağdıran saf bir hisle bunu dile getirmemişti.
"Pae ve Du La, anneye sarılın," diye uyarınca iki pixie de çıplak baldırına tırmanarak ağacına sarılan koala gibi bacağına sarıldı. Yavru maral da ikisi arasında kendine küçük bir yuva edinmişti.
Arian, katlı kanadını heybetli açıklığına kavuşturdu, peri odasının kuvars damarlı mermeri ve sırça kubbesi döndü, döndü ve yerini yalayıp yutması gereken mekâna bırakırken pixieler kulaklarını cırmalayan çığlıklar atıyordu.
Birileri bu büyüye hâlâ alışık değildi anlaşılan.
Du La, dizleri üstüne düşerek lavanta kokulu uçuk mor su kusarken, Pae Onia, poposu üstüne düşmüş gözleri fır dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVCI VE CEYLAN
Fantasy"Yavru ceylan," diye fısıldadı. "Yolunu mu kaybettin?" Avcı'ydı bu. Her gece karnına gümüş bir hançer sokup, gelin çiçeği beyazı geceliğini kanlar içinde bırakan kâbusuydu. Kasıklarına giren sancıydı. Alacakaranlığa bıraktığı acı dolu feryattı. Ve ş...