BÖLÜM 8 | KRAL HARASI

4.3K 1.6K 756
                                    

Selamlar!

Bugün sürpriz bir bölümle geldim.

Ahu bu bölümde onu şok edecek bir şey öğreniyor.

Okuyup öğrenmeye ne dersin?

İyi okumalar!

꧁ AHU ŞANLIER

Avcı ölümün ninnisini kulağına fısıldamıştı. Hiçliğin orta yerinde cenin pozisyonunu almış uyurken fısıltı ruhunu kabzeden ölüm meleğinin tınısıyla yankı buluyordu. Ölmüş olabilir miydi? Sümbül Hanında çatıdan çatıya düşerken kafasına darbe almış olmalıydı ve çakıldığı paket taşlı yolda kan kaybından ölmüştü.

Ya da daha kötüsü...

Avcı gümüş hançeri kasığına saplamış birinden diğerine doğru kusursuz bir yarık açmıştı.

"Hayır," diye bir fısıltı döküldü dudaklarından. Ses, kulaklarına küçük bir iniltiyle birlikte ulaşmıştı. Bu ses ona aitti ve ölmemişti. Gözlerini açmadan önce yaptığı ilk şey elini hızla pamuk geceliğin içine daldırarak karnının alt tarafını kontrol etmek oldu.

"Oh," diye inledi. Karnında herhangi bir yarık yoktu.

Tanrım, aklını kaçırıyor olmalıydı. Ceylan ve Avcı, küçük aklının ona oynadığı bir oyundu. Ahu, oyun oynamayı severdi ve aklının da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Başını lavanta kokulu kaz tüyü yastıktan kaldırarak küçük ve yaralı bedenini örten ipeğin tenini okşayarak açıkta bırakmasına izin verdi.

Ay ve Obsidyen'de, yatak odasındaydı. Ay ışıkları, gözleri kapanmadan önce gördüğü gök kubbe kadar karanlıktaydı. Yüksek kemerli balkon penceresinden gözü ısıran su böceği parıltıları olması gerekenden daha sönük ve uçucu görünüyordu. Işık topuna çarparak intihar eden sinekler gibi sokak fenerlerinin camına vurmuyorlardı. Güçsüzlerdi.

Her gece odanın içine düşen gölge yaratıklar bu gece yoktu. Ölmek üzere olan su böceklerini izlerken parmakları usulca tenini yokladı. Karanlığın bağrında koyu griye çalan karpuz kollu geceliği kalçalarının kıvrımını ancak örtüyordu, elini eflatunî morluklar bıraktığını düşündüğü kalçasında, baldırlarında gezdirdi. Çıplak tenini gezen elinin dokunduğu yerde bıçak batar gibi küçük ağrılar olmasını beklerdi ancak taraçadan aşağı düşmemiş gibi ağrısızdı.

Vera'nın şifacı dokunuşu hasar alan bedeninde uzun bir süre durmuş olmalıydı. Etrafa aromalı kalıp sabun kokusu yayan vücudunu da onun yıkadığını varsaydı. Uyanık olsaydı bir başkasının onu yıkamasına asla müsaade etmezdi ancak hatırlamadığı bir anıdan utanacak değildi.

Puslu bir görüntüden ibaret olan adamı düşündü. Küçük buseleri alın çakrasına, burun ucuna ve dudaklarına kondururken, Bu son değil, diye fısıldamıştı.

Parmak uçları kasık çizgisinde bir aşağı bir yukarı hareket ederken midesinde kabaran hisle elini çekerek ağzını kapadı. Midesi bulanıyordu. El yordamıyla karanlığın içinde koşturdu, bu sırada ayağına çarpan nesneler neredeyse düşmesine sebep olacaktı. Karanlığın içine dalarak eliyle dayandığı mermer kasenin içine kustu.

AVCI VE CEYLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin