Bölüm şarkısı; Şevval Sam- Ben Beni..
Bu şarkıyı dinleyince özellikle 00:38 saniyeden sonrası aklıma Mahir karakterini getiriyor.. Mahzuni Şerif'de çok güzel söylüyor üstad, ama arkada ki müzik kısmı ile daha hoşuma gidiyor bu şarkı...
"Ben biraz gezeceğim, çok canım sıkıldı." dedim salonda oturmuş televizyon izleyen aile bireylerine. Babaannem etrafta yoktu muhtemelen tavuklara bakmaya gitmişti.
Yengem mandalina yerken bana doğru döndü. Bu ev biraz büyük olduğu için amcam, karısı, çocukları ve babaannem beraber yaşıyorlardı. Bir de üstüne biz gelmiştik ve artık evde o kadar ses vardı ki kafam almıyordu. Babamın planına göre buraya bir ev yapacaktı ve ayrılacaktık. Bu planların içinde İstanbul'a dönme fikri olmaması beni sinirden öldürüyordu.
"Dikkatli ol canım, buraları çok bilmiyorsun." yengeme kafamı sallayıp anneme döndüm, hanım hanımcık bir şekilde oturmuş yengeme eşlik ediyordu. Annem çok güzel kadındır. Bana güzel yüzü ile gülümseyince bende dudaklarımı kıvırdım. Bu onun izin verme hareketiydi.
Kapıya doğru gidip botumu giyindim, üzerime de sarı montumu giyindikten sonra kendimi dışarı attım. Soğuk hava yüzüme çarparken, biraz olsun rahatlamıştım. Bahçeden çıkıp ellerimi montumun cebine koyup yavaş yavaş etrafa bakarak yürümeye başladım.
Ne kadar gelişmiş bir köy olsa da, yine de köydü işte. Etrafta hayvanlar, çamurlar ve iş gören insanlar doluydu. Ama oldukça kalabalık bir köydü. Babamın dediğine göre yazları yurt dışından gelenler de olduğu için daha da kalabalık ve eğlenceli olurmuş.
Bir grup genç bir ağaç başında oturup birbirleriyle sohbet ederlerken bakışları bana döndü. Garip garip bana bakıyorlardı, kıyafetlerim biraz farklıydı diye. Gözlerimi çevirip yürümeye devam ettim.
Bir sokağa girdiğimde burada yaprakların yere düşmüş olduğunu ve oldukça huzur verici olduğunu fark ettim. Telefonumu çıkarıp birkaç fotoğraf çekerken, bir bağırış sesi duydum.
"Deli, delii!" çocuk sesleri yükselirken kaşlarımı çattım. Geçen gün gördüğüm adam aklıma gelince, etrafıma bakındım. Birkaç tıkırtı sesi huzur verici ağaçların olduğu kısımdan geliyordu.
Burası köyün çoğunluğunun oturduğu yerden biraz daha uzaktı. Arada bir sokak vardı sadece. Telefonu montumun cebine sıkıştırırken sesin geldiği yöne yavaş adımlarla ilerlemeye başladım.
İlerledikçe sesler daha fazla gelirken bir araya girdim ve orada bir grup çocuğun elinde ki taşları bir eve fırlattığını gördüm. Aynı zamanda gülüşerek bağırıyorlardı.
"Çık hadi dışarı!" değişik bir ağızla konuşan çocuk bir taş daha attı tahta kapıya.
Kapı dakikalar sonra açılınca, çocuklar korkuyla dağıldılar. Çünkü adam öyle korkunç bakıyordu ki ben bile bir adım gerilemiştim. Soğuk olmasına rağmen yapılı vücuduna giyindiği siyah atlet ile duruyordu.
"Kaçın, öldürecek bizi!" çocukların sesi gelirken o kaçışan çocuklara sinirli bir ifade ile bakıyordu.
Yanımdan geçip giden çocuklara aldırmadan gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum. Saniyeler sonra onun da gözleri benimkiler ile buluştu. Onunla göz göze gelmek tüylerimi ürpertmişti.
Bana birkaç saniye daha bakıp, geriye döndü. Evin içine girerken hâlâ onu izliyordum. Kapıyı kapatmadan önce bana bir bakış daha attı ve ardından kapıyı bir hızla kapattı.
Ortam tamamen sessizliğe bürünmüşken, ellerimi cebime soktum yeniden. Nedensizce birkaç dakika daha bekledim orada ama daha sonra etrafıma bakınıp arkamı döndüm.
Ev gözden kaybolmadan önce son bir bakış daha attım. Değişik biriydi ve oldukça ilgimi çekmişti. Yüzünde ki kusursuz güzellik ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
Teen Fiction[TAMAMLANDI] İstanbul'da yaşarken babasının iflası sonucu köye yerleşen Teoman ve köydeki herkesin deli diye andığı Mahir'in hikayesi.