15- KARAYAZI

56.5K 4.7K 3.2K
                                    

Rüzgar uğultusundan başka hiçbir ses kulağıma gelmezken, yan tarafta ufak bir adım atan askerin, kalın tabanlı postalı izle ezdiği kuru otun sesi geldiğinde sert bakışlarımı ona çevirdim. O bile kendi yaptığı sesi duymazken, göz göze gelince korkuyla yerine sindi.

Birkaç saniye ona ve yanındaki diğer askerlerle bakıp ardından yeniden önüme döndüm. Beni gizlemesi için saklandığım yerden, kafamı hafifçe uzatıp baktığımda izlediğimiz deponun önünde hareketlenme olduğunu gördüm.

Kafamı yana çevirip, Yüzbaşı Tarık komutana baktığımda o da mavi gözlerini bana çevirdi. Kafamızı aynı anda kısa ve sert bir hareketle aşağı yukarı yaparken o elini kaldırıp, hareketler ile yönlendirme ve dağıtım yaptı.

Bir süre sonra nefes bile almamıştık. Elini kaldırıp ileri doğru hareket ettirdi. Yürüyüş sesleri gelirken, eğik bir şekilde yürüyorduk. Seri hamleler ile depoya doğru ilerlerken, önümde iki askerime arkadan dolanmaları için işaret verdim.

Kafalarını sallayıp uzaklaşırken, Tarık komutan diğer kenara doğru hızla gitti. Arkasından iki askerde beraber gidince bir süre daha durup, tamamen çıktık. Deponun etrafı tamamen sarılmıştı.

Silahımı kaldırıp depoya doğru yürüdüm, o sırada etrafımada bakıyordum. Deponun önüne geldiğimizde iki asker kapıyı kırmak için bir alet getirdiler. Gürültü ile vurduklarında, saniyeler sonra açıldı.

"Dağıl!" Tarık komutan bağırırken, içeride duran üç terörist yemeklerin başında ne yapacağını bilemez bir halde ayağa kalkmaya çalıştı.

"Hareket etme!" diye bağırdım. Kırmızı puşili terörist ile göz göze gelirken, silahını çekti. Arkadan askerler içeri doluşurken, silahını ateşlemek üzere olan teröristin omzuna nişan alıp, silahımı sıktım.

Bir bağırtı ile omzunu tutarken, arkada duran askerler hızla onları etkisiz hale getirip yanlarında duran silahları aldılar. Onlara bir bakış atıp seri bir şekilde deponun diğer taraflarına gittim. Zaten açık olan depoda kimse görülmüyordu.

"Diğer orospu çocukları nerede acaba?" diye etrafı kontrol eden Tarık komutana sırıttım.

"Dağ fareleri nerede olabilir?" diye sordum alayla, kenarda duran varilin içine bakarken.

"Los Angeles'da?" dediğinde etrafı tarayan, espri kalitesi düşük olan Tarık komutana bir bakış attım.

"İşkence diye sizin esprileri kullanalım komutanım." dediğimde yanımızda duran bir asker hafifçe kıkırdayınca Tarık komutanın sert bakışları ona döndü.

"Çok mu komik asker?" dedi 'hayırdır' gibisinden bir ses tonuyla. Asker anında ciddileşti.

"Hayır komutanım!" diye bağırdı korkuyla.

Tarık komutan kafasını sabır çeker gibi sağa sola sallayıp silahını indirdi. Kimse yoktu. Bende silahımı indirirken, götürülen teröristlere baktım. Gözlerim tanıdık bir simayı arıyordu. Ama denk gelmiyordum onunla.

Sıkıntılı bir nefes verip tam ilerleyecektim ki bir ağlama sesi gelince kaşlarımı çattım. Anında silahımı yeniden kaldırırken etrafıma bakındım. Tarık komutan duymuyordu, hareketlerim ile ona işaret edince o da silahını tutup bize doğru gelmeye başladı.

Bir ses daha gelirken etrafıma bakındım, sesin geleceği tek yer tezgah gibi olan yerdi. Yavaş yavaş yaklaştım ve silahımın ucu ile perdeyi hafifçe kaldırdım. O sırada arkamda askerlerimin geldiğini anlamıştım.

Perdeyi hafifçe kaldırdığımda, bacaklarını kendine çekmiş korkuyla ağlayan küçük kızı görmemle afallayarak yüzüne öylece baktım. O büyük gözleri ile ağlayarak bana bakıyordu. Acayip korkmuş görünüyordu.

DELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin