"Anne ben dışarı çıkıyorum, haberin olsun." dedim koltukta zarif bir şekilde oturan kadına. Gözleri bana döndü.
"Oğlum, çok geziyorsun babanlar yine laf edecek." dediğinde omuz silktim. Artık onların ne dediğinin benim için bir önemi yoktu. Sadece annemi bilgilendirsem yeterdi.
"Desinler, sende umursama." dedim. O sırada çizgi film izleyen kuzenime bir göz kırpıp kapının önüne gittim. Babaannem dışarıdan elinde kömür poşeti ile gelmişti.
"Babaanne sen niye gidip getiriyorsun, bana söylesene." dedim montumu giyinirken. Bana gülümseyerek baktı ve terliklerini çıkardı. Altına bir patik giyinmişti.
"Ahıra bakmaya gittim, gelirkende alıp getireyim dedim." benim bir şey dememe fırsat vermeden içeri doğru yürüdü. Muhtemelen aşırı üşümüştü ve bir an önce sıcağa kavuşmak istiyordu.
O içeri girerken ben botumu giyinip dışarı çıktım. Kar yağışı yoktu bugün ve güneş vardı. Ama tabiki hava yinede soğuktu. Ellerimi ceplerime koyup her zaman gittiğim yoldan yürürken mahallenin gençlerini gördüm. Havalar biraz ısınırsa hemen buluşma yerlerine gidiyorlardı. Yanlarından geçerken bana baktılar.
"Selamün aleyküm." içlerinden sarı kafalı bir çocuk selam verince, afallayıp onlara döndüm. Hepsi bana bakıyordu.
"Aleyküm selam." dedim sarı kafalı çocuğa.
"Sen Atahan abinin oğlusun sanırım, bayadır seni görüyoruz ama bir selam veremedik. Hoşgeldin köye." dediğinde hafifçe gülümsedim. Art niyetli birilerine benzemiyorlardı.
"Hoşbulduk." dedim ve yanlarına gittim. Anında elini uzattı. Elimi cebimden çıkarıp elini sıktım. Daha sonrada diğerlerinin elini sıktım.
"Hüseyin ben." dedi sarı kafalı olan.
"Teo." dediğimde hepsi ile tek tek tanıştım.
Köye alıştın mı gibi soruları sorduktan sonra, odak hâlinden çıkmıştım ve bu durumdan hoşlanmıştım. Yabancı gibi davranmıyorlardı şimdi.
Gözüm cebiden bir küçük poşette sigara çıkaran Aliseydi'ye takıldı. İstanbul'da sürekli sigara içmesemde yemekten sonra ve açık havada içmeyi pek severdim. Elinde görünce yeniden canım çekmişti ama onun sigarasını istemeyemezdim.
"Burada sigarayı nasıl alıyorsunuz?" diye sorduğumda Aliseydi dudaklarına bir dalı yerleştirip bana döndü.
"Şehire giden arabalar var, onlara söylüyoruz getiriyorlar." dediğinde kafamı salladım.
"Benim içinde söyler misiniz, parasını veririm." dediğimde kafasını hızla salladı.
Bir süre daha sohbet ederken, daha sonra Mahir'in yanına gitmek için onlardan ayrıldım. Huzur bulduğum sokağa girip yavaşça karların arasında yürüyerek onun bahçesine girdim.
Evinin olduğu yer o kadar sessizdi ki, bu beni çok iyi hissettiyordu. Elimi cebimden çıkarıp kapısının önüne gidip kapıyı birkaç kez tıklattım. Birkaç dakika sonra kapıyı açılınca gözlerimi ona çevirdim.
Mahir üstü çıplak bir şekilde karşımda duruyordu. Tüm kan yüzüme hücum ederken, hafifçe terlemiş olduğunu gördüm. Çok iyi bir vücudu vardı. İri iri olmuş gözlerimi ondan çektim.
O içeri doğru gittiğinde ben arkama dönüp yüzümü soğutmak için biraz durdum ve ardından içeri girip kapıyı kapattım. Mahir o sırada havlu ile terini sildi ve üzerine atletini geçirdi. Kenarda duran şeye baktığımda spor yaptığını anlamıştım. Komutandı ve vücuduna bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
Novela Juvenil[TAMAMLANDI] İstanbul'da yaşarken babasının iflası sonucu köye yerleşen Teoman ve köydeki herkesin deli diye andığı Mahir'in hikayesi.