"Teo oğlum hadi gel sana biraz köyü gezdireyim."
Babasının sesini duyduğunda gözlerini devirdi. İflas etmelerinin sebebini babasının fütursuzca aldığı borçlara bağlıyordu. İstanbul'dan kaçıp bu kasaba gibisinden köye geldiklerine göre annesine ve kendisine söylemediği daha çok şey vardı muhtemelen.
Oturduğu yataktan kalktı ve valizlerine bir bakış attı. Burada tek yabancı olmayan şey bu valizlerdi. Onlara bakınca İstanbul'u hatırlıyordu, yani evini.
Derin bir nefes alarak büyükçe olan salona çıktı. Babaannesi kollarını sıvamış sobayı yakarken kendisine gülümseyerek baktı. O da zorraki bir gülümseme sunarken dış kapıya doğru yürüdü. Her zaman açık oluyordu bu kapı.
Babası elini beline koymuş bahçeyi inceliyor, ağaçlara dokunuyordu bir bilmiş edasıyla. Eğilip ayakkabılarını giyindi ve hırkasının önünü kapattıktan sonra yanına vardı.
Babası o geldiğinde yüzüne bir bakış atıp yürümeye başladı. Onu takip edip taşlardan örülmüş bahçe duvarından geçip dışarı toprak yola çıktılar. Biraz çamurlu olduğu için şimdiden lanet etmişti Teo çıktığına.
"Bak biz eskiden abilerimle hep burada oynardık, bu evde bir amca vardı vefat etti.. O hep bizi kovalardı." babası her geçtiği yerde bir anısını anlatırken, sessizce dinliyordu küçüklük anılarını.
Köyün meydanına çıkıp, kahvehanenin önüne gittiklerinde soğuk olmasına rağmen bazı köylülerin hâlâ dışarıda ki masalarda oturup sohbet ediyorlardı. Gittiklerini görünce hepsi birden dönüp baktılar yabancı oldukları için.
"Selamün aleyküm!" dedi babası gülümseyerek.
"Ve aleyküm selam Atahan!" hep bir ağzından konuşunca, babası dönüp eliyle kahvehaneyi işaret edince ikisi de gidip bir masaya oturdular.
"Senin oğlan mı?" diye sordu bir yaşlı adam. Babası kolunu omzuna attı.
"Evet, Teoman." dediğinde amcalar ismimi tekrarladılar pekiştirmek için. "Ama biz çoğunlukla Teo diyoruz."
Okul nasıl gidiyor sorularına mezuna kaldığını falan anlatırken, evde oturmaktansa insanların içinde olmanın daha iyi olduğunu fark etti. Bir çay bardağı önüne konulunca, babası sohbet ederken o da etrafı izlemeye başladı.
Meydana giren beden ile, bakışlarını oraya çevirdi. Siyah bir örgü kazak ve üzerinde ki hırka ile oldukça pejmürde duran adam, aslında o kadar yakışıklıydı.
"Mahir yine gidiyor." dedi amcalardan biri.
"Bağırtısı çocukları korkutuyormuş, bizim hanım söyledi." o sırada Mahir yüzünde ki en sert ifade ile kahvehanenin önünden hızla geçti. Teo onun arkasından, merakla baktı. Kahvehanedekilerin en sonunda 'deli' dediklerini duymuştu.
"Baba o kim?" diye sorduğunda babası dönüp bir kez baktı ve ardından çayından bir yudum alıp oğluna döndü.
"Mahir, eski komutanlardan. Askerdi yani, ama bir gün askerden ihraç edildi, geldiğinde deli olmuştu. Bende uzun yollar sonra ilk defa görüyorum." dedi ve ardından umursamadan yeniden kahvehanedekiler ile birlikte konuşmaya devam etti.
Ben elini yumruk yapmış uzun boylu, hafif iri cüsseli adamın arkasından baktım uzun uzun.
maraba
tanıtımı yayınlıyorum inşallah devam eder...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
Novela Juvenil[TAMAMLANDI] İstanbul'da yaşarken babasının iflası sonucu köye yerleşen Teoman ve köydeki herkesin deli diye andığı Mahir'in hikayesi.