11- KÂBUS

55.3K 5K 2.2K
                                    

Sıcak...

Yoğun bir sıcak nefes almamı bile zorlayacak kıvama gelmişken, sıcaktan uzaklaşmaya çalıştım. Ben bir milim oynarsam, daha fazla çekiliyordum içine.

Ağlamaya benzer inlemeler kulağıma dolarken, gözlerimi zorluklada olsa açtım. Kısık gözlerim ile ilk başta tavanı gördüm, yeniden ses geldiğinde kafamı yana doğru çevirdim. Mahir yüzünü buruşturmuş bir şekilde sayıklıyordu, daha doğrusu ağlıyordu.

"Dur, dur, dur..."

Bu acı dolu sesini duyduğum an dehşete kapılmıştım, başımdan aşağı kaynar sular dökülüyormuş hissi verirken, beni saran kollardan çıkmaya çalıştım. Onu uyandırmak ve ağlamasını durdurmak istiyordum. 

Ben kendimi biraz geri çektiğim anda, biri beni kolundan çekiyormuş gibi davranıp kaşlarını çatarak beni kendine çekti ve sıkı sıkı sardı.

"Yapma.." dedi kalın sesiyle feryat ederken.

"Mahir.." dedim zorlukla. Kollarını öyle sıkı dolanmıştı ki nefessiz kaldığımı hissediyordum. Bir kez daha hafifçe seslendim ama yine bir tepki vermedi. Gittikçe daha fazla ağlıyordu.

"Mahir, uyan!" sesimi kabusunun içerisinden ona ulaştırmak için bağırınca, ağlaması durdu ama gözlerini açmadı. Beni saran kollarından kendimi kurtarıp bedenimi hafifçe kaldırdım.

"Kabus görüyorsun, uyan." dedim bu sefer sakin bir sesle. Yüzü çok yakınımda duruyordu.

Birden gözlerini açıp bana baktı, gözlerimiz birleştiği anda kaşları çatılırken, beni çevik bir hareketle tutup altına alırken, öfkeli soluklar alıp verirken yüzümü inceledi. Beni tanımamış gibiydi.

"Savaş.. gönderdi.. seni." dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım korkuyla.

"Ben Teo, Savaş'ın adamı değilim. Bu köydenim..." diye açıkladım kendimi geçen sefer olduğu gibi. Dediklerimi dikkatle dinlerken, kaşları hâlâ çatıktı.

Birkaç saniye daha baktı yüzüme, tanımış gibiydi. Üzerimde ki ağırlığı ile yüzüm buruşurken, telaşla üzerimden çekildi. Ben üzerimden çekildiği anda derin derin nefesler alırken, o şok içinde bana bakıyordu.

Hızla yerinden kalktı, ben yaşadığım saniyelerin şoku ile oturur pozisyona geldiğimde musluğun açılıp kapanma sesini duydum. Kafamı kaldırdığımda Mahir elinde bir bardak su ile endişeli bir şekilde yanıma geliyordu.

"İç.." dedi yanıma gelip suyu uzatırken, ona bir bakış atıp yutkunarak elindeki suyu aldım ve kurumuş olan boğazıma iyi gelen soğuk suyu tamamen içtim.

"Sana..Bir şey.. Yaptım.." gözlerini yumup 'm' kısmını uzattı, o kelime ağzından çıkmıyormuş gibiydi. Saniyeler içinde gözlerini açtı. "Yaptım mı?" dedi zorlanarak. Kafamı olumsuz anlamda sağa sola salladım.

"Hayır, bir şey yapmadın. İyiyim ben." dediğimde yinede yüzüme bakmaya devam etti. Ona hafifçe gülümsedim. Gülüşüme gözleri kaydı.

Kapı sert bir şekilde çalınca anında gözlerini çekti, kaşları çatılırken yeniden koruma içgüdüsüyle ayağa kalktı ve benim önümde durdu. Bende ayağa kalkınca, kolumdan tuttu.

"Teo!" babamın sinirli sesini duyduğumda, camdan dışarı baktım. Hâlâ karanlıktı hava, uyuyalı birkaç saat olmuştu muhtemelen.

Ben kapıya doğru yürümek istesemde Mahir adımlarını benden önce yöneltti ve benim arkasından gelmeme izin verdi. Kapıyı açtığında, karşımda Babam, amcam ve köyden bir abiyi görmüştüm. Bu köyün korucusuydu.

Kapı açıldığında karşılarında ilk Mahir'i görünce, birkaç saniye çekinerek baktılar. Babamın gözleri bana döndüğünde sinirle baktı. Kolunu bana doğru uzattı.

"Teo, buraya gel. Seni arıyoruz akşamın bir vaktinde ulan." diye sinirli bir şekilde konuştu.

Mahir babamın bana uzanan elini seri bir hareket ile kavradı, sanki onun bana zarar vereceğini düşünüyor gibiydi. Aslında öyleydi, ama onun düşündüğü gibi büyük fiziksel bir zarar değildi.

Babam büyük bir korkuyla, korkunç ifadeyle baktığına emin olduğum Mahir'e bakıyordu. Koruyucu anında yanında şimdi fark ettiğim tüfeğe elini atmıştı ki korkuyla irkildim.

"Dur." dediğimde, adam bana bir bakış attı. Herkesin gözü bana dönerken, Mahir hâlâ babama bakıyordu.

Mahir'in arkasından çıkıp, vücudumu tamamen ona çevirdim ve babamı tutan koluna dokundum hafifçe. Ama yine bana bakmıyordu. "Mahir, bir şey yok." diye konuştum sakin bir sesle.

Bakışları bana döndüğünde, kafamı salladım hafifçe ve gülümsemeye çalıştım. Saniyelerce öyle durdu, ama ardından yavaşça bıraktı babamın kolunu. Babam anında kolunu kendine çekerken, amca bir adım öne çıkmış Mahir'e bakıyordu. Fısıldayarak küfür ettiğini anlamıştım.

O da kafasını sallarken, kenara çekildi. Hâlâ terliydi ve dışarıdan acayip bir soğuk geliyordu. Hasta olma ihtimali beni korkuturken, gözlerinin içine bakarak dışarı doğru bir adım attım. Benim de ensem nemliydi ve soğuk vurunca irkilmiştim.

Ben kaşlarım çatık bir şekilde yürümeye başlarken babam ona bir bakış atıp hemen yanıma geldi. Ona zarar vermeyeceklerini bilseydim, ya da Mahir'in onlara zarar vermeyeceğinden emin olsaydım, onunla kalmak isterdim.

"Sen göreceksin Teo, akşam akşam bizi uğraştırdın." dedi babam yürürken. Sinirden sesi biraz yükselmişti.

"Hey!" diye bağırdı Mahir arkadan sert sesiyle, uyarır gibi. Amcam ve babam irkilerek arkalarına ufak bir bakış atıp daha hızlı ilerlemeye başladılar.

Mahir'in bu hali beni heyecanlandırırken, eve doğru yürüdük. Babamın kızmalarına aldırmadan yürürken sadece onu düşünüyordum.

Korucu evine giderken, Mahir'in onlara bir şey yapabileceğinden korkup, onu çağırdıklarını anlamıştım.

Eve gittiğim anda bana seslenen kişileri umursamadan yatağıma doğru ilerledim, soğuktan vücudum titrerken, Mahir'i düşünmek sıcak tutuyordu beni.

DELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin