Bölümü stypayhorlikson1z'a ithaf ediyorum...
Balkona konan bir kuşun ciyak ciyak ötmesi yüzünden uykumun en derinlerinden çekip çıkarılırken gözlerimi açmaya çalıştım. Göz kapaklarım sanki hareket etmemek için savaş veriyordu. Kendimi yorgun ve halsiz hissediyordum.
En sonunda bu savaşı kazanıp gözlerimi açtığımda ilk olarak sadece ama güzel duran avizeyi gördüm. Normalde uzun bir süre o avizeyi ve tavanı izler yataktan çıkmamak için direnirdim ama dünkü görüntüler aklıma doluşunca gözlerimi irileştirerek kafamı hızla yana çevirdim. Yanım boştu, altta ki gri çarşaf kırışmıştı.
Gördüklerimin bir rüya olduğunu düşünerek bedenimi doğrulttum ama tam o anda kalçamda hissettiğim ince sızı ile yüzüm buruştu. Bu sızı gördüklerimin rüya olmadığını anlatıyordu. Tabi bir de içeri ıslak saçla giren Mahir.
Gözlerimiz buluştuğunda birkaç saniye bakışlarını kaçırsada ardından yeniden daha net bir şekilde gözlerimin içine baktı. Orada gördüğüm kontrol ile az önce yaşadığım panik duygusu yavaşça kaybolmuştu. Çünkü eğer Mahir'in kaçamak davranışlarını görüp hissetseydim sanırım bu yatağa gömülmek isterdim.
"Günaydın." dedi boğuk bir sesle.
"Günaydın, ne zaman uyandın?" diye sordum çekingen durmamaya çalışarak.
"Yarım saat kadar oldu, duş..aldım. İstersen sende gidip bir duşunu al." evet şimdi ikimizde utanmıştık.
"Tamam." deyip arkamda kendini hatırlatan sızıya aldırmadan yataktan kayarak ayaklarımı sarkıttım, tam ayağa kalkacaktım ki üzerimin çıplak olduğunu fark ettim.
"Mahir arkanı dön." artık olan olmuştu diyerek olayı saptırmadan direkt konuya yöneldim.
"Göreceğimi gördüm zaten daha niye utanıyorsun-"
"Bu öyle bir şey değil, hadi lütfen." önümdeki pencereye bakıp ona dönmeyi reddediyordum. Saniyeler sonra derin bir nefes aldı.
"Tamam ben mutfaktayım." dedi ve parkede çıkan ayak sesleri ile beraber odadan çıkıp gitti.
Mahir çıktığı anda omzumun üstünden arkaya baktım kontrol amaçlı ve ardından gözlerimle dün çıkarılan baksırımı arayıp buldum. Bir hızla yanına gidip onu giyindim ve kendime temiz iç çamaşırı çıkardım.
Onları elimde bir top gibi yapıp odadan çıktım, mutfaktan sesler gelirken hızla kendimi banyoya attım. Mahir biraz önce duştan çıktığı için içerisi hâlâ nemliydi. Normalde olsa bu durumdan hoşlanmazdım ama o Mahir olduğu için sıkıntı duymuyordum.
Eşyalarımı bırakıp baksırımı çıkardım ve suyun altına girdim. Sıcak su bedenime değdiğinde daha gevşemiş hissediyordum. Kendimi temizlerken bir daha yapabilme ihtimalimizi düşünerek en ince ayrıntısına kadar temizleyip yıkandım. Su seslerinin ardından bir ara zil sesini duymuştum ama aldırmadım. Yönetici gelmiş olabilirdi.
Suyu kapatıp havluyu üzerime aldım, yıkanmaktan yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Üzerimi giyinip ıslak saçlarımı geriye doğru taradım ve sıcak banyodan dışarı çıktım. Üzerimi düzelterek salona girdiğimde koltukta oturan kişiyle afalladım.
Tarık Komutan ve yanında bir orta yaşlı adam koltukta yayılmış biraz da ciddiyetle bir şeyler konuşuyorlardı. Mahir bu sefer onları geçiştirir gibi değil büyük bir dikkatle dinliyordu. Orada dikildiğimi hissedince kafasını Tarık Komutan'dan çevirmeden bakışlarını bana çevirdi.
Anında elimi kaldırıp 'bölmeyeyim' der gibi elimle dışarıyı gösterdim. Birkaç saniye düşünse de kafasını sallayınca dikkatlerini bile çekmediğim adamlara bir bakış atıp arkamı döndüm. Onlar buraya kadar geldilerse muhtemelen önemli bir olay vardı.
Kapının yanındaki dolaptan yirmi lira kadar alıp ayakkabımı giyindim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken her hareketimde kıyafetten ve saçlarımdan gelen güzel koku beni mutlu ediyordu. Duştan çıktıktan sonra temiz kokmayı seviyordum.
Aşağı inip bakkala girdim, Mahir kızdığı için uzun süredir içimdeki sigara içme isteğini bastırıyordum ama hazır gözünün önünde değilken biraz içmenin vakti gelmişti.
"Merhaba..." dedim orta büyüklükte bakkala girip. Adam tezgahın arkasındaki küçük televizyondan gözlerini ayırıp bana baktı ve ayağa kalktı.
"Aleyküm selam." dediğinde gülümsedim. Sigaralara bakıp gözlerimle taradım.
"Camel brown alabilir miyim?"
"Hemen." diyerek arkasını döndü ve sigaraları parmak ucuyla Camel'i bulunca üçüncü sıradan birini alıp önüme koydu. "On beş lira."
"Bir de çakmak." deyip kırmızı bir çakmağı elime aldım ve bir kere denedim. Adam kafasını salladığında parayı verip bakkaldan çıktım.
Bir köşeye geçip oturdum ve paketi açıp bir dal sigara çıkardım. Yakıp içime çektiğimde gözlerimi kapattım. Bu hissi özlemiştim ve en az Mahir kadar ihtiyacım vardı buna.
"Abartma Teo." dedim kendi kendime.
Ne kadar süre orada durdum bilmiyordum ama altıncı sigaradan sonra midem bulanınca ayağa kalktım. Paketi yanımda götüremeyeceğim için yanda ki taşlık olan duvara sıkıştırıp sakladım. Çakmağı da yanına koyup yeniden eve yürüdüm.
Konuşmaları umarım bitmiş olurdu çünkü bir şey yemediğim için mide bulantım hat safhaya ulaşmıştı. Artık isterlerse dünya savaşı mevzusunu konuşuyor olsunlar, yine de girecektim eve.
Binanın kapısının önüne geldiğimde kapı birden açıldı. Karşımda ilk o orta yaşlı adamı gördüm. Mahir'e kafa selamı verip bana bir bakış atarak çevik bir şekilde aşağı inmeye başladı.
"Bekliyoruz o zaman. Teo'nun durumunu da halledeceğim." dedi Tarık Komutan postal tarzı ayakkabılarını giyerken. Benim orada olduğumun farkında değildi.
"Tamamdır." Mahir bakışlarını bana doğrultmuştu. Saçlarıma bakıyordu, azar yiyecekmişim gibi hissetmiştim o an. Tarık Komutan doğrulup benimle göz göze geldiğinde dudakları ince bir çizgi halini aldı ve kafasını selam vermek amaçlı eğdi.
"Merhaba... başın sağolsun." dediğinde bir an gerçeklere dönmüştüm. Yutkunup kafamı salladım.
"Sağolun."
Bir daha gözlerini bana doğrultmadan aynı az önceki adam gibi çevik bir şekilde aşağı indi. Onun arkasından bakarken bir el beni içeri çekti. İrkilerek döndüğümde Mahir bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.
"Hem saçın ıslak çıkıyorsun, hem de sigara içiyorsun öyle mi?" gözlerimi korkuyla büyüttüm. Çok sinirli duruyordu.
"Cidden saçımı içmedim sigara da ıslak değildi."
Kaşlarını çatıp bana baktığında ben de kendi dediğim şeye kaşlarımı çattım.
"Ne diyorum ben ya..." diye mırıldanarak Mahir'in elinden kurtuldum ve konuyu değiştirme amacıyla içeri doğru süzüldüm. "Neden gelmişler sabah sabah?"
Birkaç saniye ses gelmedi ama ama kapının kapanma sesini duyunca rahatladım. O da peşimden geliyordu.
"Tekliflerini kabul ettim." dediğinde mutfağa girecekken adımlarımı durdurdum. Gözlerimi sonuna kadar açıp bedenimi arkaya çevirdim. Mahir'de durmuş beni izliyordu. Yaptığından pek eminmiş gibi görünmüyordu.
O an fark etmiştim ki, bizim hayatımız şimdi başlıyordu.
Merhaba, diğer bölüm zaman atlaması olabilir. Final de ya çok yakın ya da çok uzak. Eskiden mutlu sonlu olacak diyordum ama şimdi hiçbir şey belli değil... Yaşayıp göreceğiz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ
Fiksi Remaja[TAMAMLANDI] İstanbul'da yaşarken babasının iflası sonucu köye yerleşen Teoman ve köydeki herkesin deli diye andığı Mahir'in hikayesi.