38- TÜKENMİŞ

47.1K 4.6K 3.5K
                                    

Medya; Mahir..
Esmerimsi ve sakallı halini düşününüz... ajfhshdhshfjshdh

İçerisi gittikçe ısındıkça battaniyenin içinden çıkmıştım. Ama nefesimi bile dikkatle alıyordum çünkü Mahir aşırı derecede sinirliydi.

Üzerindeki hırkayı çıkarıp bir kenara attı kaşları çatık bir şekilde. Oturmak yerine geldiğimizden beri etraftaki işleri görüyordu ama sınırının geçmediğini biliyordum. Benimle de konuşmuyordu.

"Mahir." dediğimde tenekede ki odunları ayırmayı bırakıp gözlerini bana çevirdi. Bana dönünce yüz ifadesi biraz daha yumuşamıştı.

"Gel otur biraz. Sakin ol." dedim elimle yanımı gösterirken. Birkaç saniye gözlerimin içine baktı ama ardından kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Sakinim.. ben." dedi ama hiç öyle durmuyordu. Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

"Hiç öyle durmuyor." gülümsemeye çalışarak konuştuğumda yine yüzüme kilitlendi. Ardından sinirli bir nefes verdi.

"Ben onun belasını sikeceğim. Dursun beklesin." dedi kafasını aşağı yukarı sallayıp yeniden odunlar ile uğraşmaya devam ederken. Ani gelen küfür ile irkilmiştim. Onun bu halini daha önce hiç görmediğim için garip geliyordu. Ve ayrıca sinirli olduğunda çok fazla duraksamıyordu.

"O ne yaptı? Yani bugün sana saldırması dışında." dedim biraz daha açmasını beklerken. Yüzüme bakmadan oyalanmaya devam etti.

"Ben o gün.. amcaya gittiğimde.. onu tesadüfen gördüm.. Buraya geleceğini ve Atahan'ın.. işini halledeceğini birine.. söylüyordu." kaşlarım çatıldı. Babamın onunla ne işi olurdu ki?

"Babam mı..." diye mırıldandım. Bakışlarını bana çevirip kafasını salladı.

"Bugün.. o yüzden bana saldırdı. Benim.. duyduğumu ve onu bildiğimi.. biliyor."

Gözlerinin içine afallayarak baktım. Bir şeyler oluyordu ve buna aklım yetmiyordu. Babam ile ne tür bir bağı olabilirdi bunu bilmiyordum.

"Sen korkma.. halledeceğim." dedi yüz ifademi görüp.

Babamın zarar görme ihtimali beni üzmüyordu. Sadece korkutuyordu o da annem için. Psikolojik olarak bitmek üzereydi ve bir darbeyi daha kaldıramazdı.

Düşüncelere dalmışken dışarıdan bir kalabalık sesi duyuldu. Kaşlarım çatılırken Mahir'e baktım. İkimizin gözleri anında buluşmuştu. Vücudunu dikleştirdi. Cama yakın olduğu için bir iki adım atıp elini perdeye uzattı.

Tam o sırada cam kırılma sesi geldiğinde korkuyla yerimden sıçradım. Mahir'in durduğu cam yerle kırılmıştı ve içeriye büyük bir taş düşmüştü.

"Mahir!" diye bağırdım korkuyla.

Mahir'e baktığımda elinin kalmadığını gördüm. Camın yanında olduğu için bir cam parçası eline saplanmıştı. Yanına doğru adımladım.

Elindeki büyük camı çekip aldı ve yere attı. İçeriye bir taş daha girdiğinde elinin titrediğini gördüm.

"Yeter.." dedi dişlerinin arasından. Afallayarak olduğum yerde durdum. Öyle bir ses tonuyla söylemişti ki, ilk defa onun bu hâlini görüyordum. Sanki kendine yapılan hakarete yıllar sonra dayanamayarak isyan ediyordu.

"Ne istiyorsunuz benden." diye mırıldandı sinirle ama sesindeki çaresizliği hissetmiştim. Kanım çekilmişti.

"Teo!" babamın sesini duydum dışarıdan. Sinirle bağırıyordu.

Mahir onun sesini duyduğu anda öfkeyle kafasını kaldırdı ve silahını sakladığı yere gidip perdeyi kaldırdı ve silahını çıkarıp yukarı aşağı yaptığında emniyeti açmış gibi ses gelmişti.

"Teo, içeri geç. Çıkma."

Bana kesin emir verip silahı ustaca tutarak kapıya doğru ilerledi. Onu tek başıma bırakmayacağım için emrine itiraz ederek yanına gittim.

Kapının ardında babamı, köyün koruyucusunu, amcamı, Giray'ı ve bir ismini hatırlamadığım köylü adamı gördüm. En arkada yengem duruyordu.

Mahir'in silahla korkusuz bir şekilde çıkıp tam önümde durduğunda irkildikler. Özellikle babam ve Giray. Korkaklar.

"Teo, buraya gel." dedi babam yeniden öfkeyle. Çok fazla sinirli duruyordu.

"Gel, al." dedi Mahir özgüvenli bir sesle. Ondan bunu beklemiyor olacaklardı ki afallamıştı hepsi.

"Sen kimsin de benim oğlumu zorla tutuyorsun ha?" dedi kaşları çatık, bize doğru adım atarken.

"Ben zorla durmuyorum baba." dedim sinirle. Beni hâlâ küçük bir çocuk gibi görüyordu ve sevdiği için bana böyle davrandığını düşünmüyordum. Sadece babalık yaptığını düşünüyordu.

"Teo!" diye bağırdı, sesi öyle güçlü ve kızgındı ki yankılanmıştı sanki.

"Bağırma!" dedi Mahir dişlerinin arasından. Sabrı taşmış gibiydi.

"Yanımıza gel Teo." dedi amcam mesafeli, düz bir sesle. Bakışlarım ona kaydı.

"Gelin alın diyorum bende." dedi Mahir aynı şekilde.

Babam sinirle koruyucunun elindeki silahı sinirle alıp Mahir'e doğru tuttu. Ama hemen yanındaki tahta parçasına ateş etti.

Gözlerim sonuna kadar açılırken Mahir'in korkuyla Mahir'in kolundan tuttum. Mahir birkaç saniye dursa da ardından silahını babama doğru tuttu.

Ateş etmeyeceği belliydi ama kalbim hissettiğim korku ve dehşetle hızlı hızlı atmaya başladı. İkiside delirmiş gibi silahını birbirlerine doğru tutmuşlardı.

"Mahir..." diye mırıldandım kolundan tutarken.

Sesi duyan köylüler tek tek bahçeye girdiğinde bazılarının elinde silahların olduğunu gördüm, bütün silahların namlusu Mahir'i gösteriyordu.

Babamla göz teması kurduğumda dişlerini sıktı.

"Gel buraya." dedi sinirle.

O kadar kötü bir durumun ortasında kalmıştım ki ne yapacağımı bile bilmiyordum. Babam ya da diğerleri umrumda değildi. Ama görmediğim sürece Mahir'i rahat bırakmayacaklarını biliyordum.

"Mahir, bana orada bir şey olmayacak." dediğimde Mahir sonunda beni duymuş gibi göz ucuyla bana baktı.

"Hayır." dedi dişlerinin arasından.

"Yoksa seni rahat bırakmayacaklar." gözlerim kanayan eline kaydı. İçim gitmişti. Benim yüzümden daha fazla canının yanmasını istemiyordum.

Kafasını olumsuz anlamda salladı ama özür dilermiş gibi gözlerinin içine bakıp kolunu bıraktım ve babamlara doğru bir adım attım.

Babam gözleriyle beni takip ediyordu. Ona kin dolu bir bakış atıp yürümeye başladım ve tam ortalarında durdum.

"Dağılın." dedim sinirle. Köylüler afallayarak bana baktı. Dişlerimi sıktım.

"Hadi!" diye bağırdım bu sefer. Herkesin silahı yavaş yavaş inerken bana ters bakışlar attılar.

Onlar bahçeyi boşalırken babamın yüzüne bile bakmadan bahçenin çıkışına yöneldim. Arkamdaki Mahir'e bakmaya cesaretim yoktu.

Göz ucuyla babamlara baktığımda arkamdan geldiklerini gördüm. Zaten tek başlarına Mahir'e güçlerinin yetmeyeceğinin farkında olmalıydı.

Yürürken zangır zangır titriyordum. Mahir'i arkamda bıraktığım için kalbim ağrıyordu ama başka bir seçeneğim kalmamıştı.

DELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin