44- ARKADAŞLAR

42K 4.1K 1.9K
                                    

"Teo sınava girecek misin?" diye sordu Furkan, oturduğu koltukta öyle bir yayılmıştı ki özgüven gelmişti sanki. En son gördüğümde gözlerimin içine bakmaya bile çekinirdi.

"Bilmiyorum, belli değil. Zaten hiç çalışmadım." dedim umursamaz bir şekilde. Çünkü sınav şu an düşünceğim en son şeydi benim için.

"Daha iki buçuk ay var, çalışabilirsin." Yeliz'in sözleri ile donuk donuk baktım yüzüne.

"Kalemin nasıl tutulduğunu bile unuttum," bakışlarım onu üzmesin diye hafifçe gülümsedim.

Tam o sırada Mahir mutfaktan çıkıp içeri girdi. Yeliz, Furkan, Uraz ve Kaan geleli yarım saat kadar olmuştu ve bu süre içinde Mahir bizi yalnız bırakmıştı. Arkadaşlarım öyle yoğun bir şekilde bana sarılmıştı ki ortadan kaybolduğunu dakikalar sonra fark etmiştim.

Mahir içeri girdiğinde herkesin gözü ona kaydı. Laf arası gittiğim köyden tanıdığım olduğunu söylemiştim ama Furkan çok fazla inanmamıştı çünkü benim tavırlarıma kadar her şeyi çok iyi biliyordu. Yıllarca bana içten içe aşık olduğu için. Bana itiraf edemeden kendisi vazgeçmişti ve böylesi benim için daha iyiydi. Ona karşı en ufak bir şey hissetmiyordum.Bir arkadaş grubumuz vardı ve onun böyle dağılmasını istemiyordum.

Mahir yanım boş olmayınca tekli koltuğa oturdu ve bakışlarını hemen bana dikti. Bu kadar kalabalık onu rahatsız etmiş gibi görünüyordu. Ona hafifçe gülümseyince dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı.

"Mahir abi sen nasılsın?" Yeliz her zamanki sıcaklığı ile konuşunca gülümsedim. Çok ufak anlatmama rağmen benim her zaman yanımda olduğunu bildiği için Mahir'i sevmişti. Mahir kendisine hitaben konuşan kıza döndü birkaç saniye afallayarak baksa da ardından gülümsedi.

"İyiyim, sen nasılsın?" dedi oturduğu yerde yayılarak. Üzerine yapışan siyah tişört giyinmişti ve altında ise yeşil, büyük cepli kargo pantolunu vardı.

"Ben de iyiyim teşekkür ederim." dediğinde ikisi de gülümseyip saniyeler sonra bakışlarını birbirinden çektiler.

"Burada olduğunu bize teyzen söyledi. O olmasaydı haberimiz bile yoktu şerefsiz." dedi Kaan yayvan bir şekilde konuşarak. Mahir'e baktığımda yerinden rahatsızca kıpırdandı.

"Yeni yeni kendime geldim." dediğimde dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. Hepsi başsağlığı dilemişti ve birkaç dakika annem hakkında konuşsakda benim donukluğumu anladıklarında hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başladılar. Bizim grubun bir özelliği de buydu.

"Bugün değilde yakınlarda dışarı çıkarız, olur mu?" Uraz yine ortamcı kişiliğini konuşturmuştu. Mahir'e baktığımda benim cevabımı bekliyordu.

"Mahir isterse geliriz." dedim sakince. Çünkü onsuz bir yere gitmek istemiyordum. Benim cevabım ile herkesin bakışı Mahir'e döndü. Bir nevi onu inceliyorlardı.

"Mahir abi çalışmıyor mu? İşi falan olmaz mı?" diye sordu Kaan.

"Yok, daha değil." dedi Mahir.

"Ben bir iş bulmuşum ki, anlatamam böyle bir şeyi. Yakında göreceksiniz." dedi Furkan sırıtarak. Aşırı gevşekti ya.

"Evet ya, hâlâ söylemedin ne iş olduğunu." Yeliz tatlı sesiyle konuştuğunda Furkan hava atar gibi baktı.

"Önce her şey belli olsun sonra bebeğim."

"Neyse konuyu dağıtmayın. Mahir abi sende bizimle gelir misin? Yoksa bu Teo gelmeyecek gibi duruyor." dedi Kaan. Benimle dolaşmayı özlemiş olmalılardı, aslında onlarla beni arayıp sormadıkları için bir daha konuşmayacaktım ama hiçbir şey hissetmedim için umrumda olmamıştı şimdi.

"Yani.. kendisi bilir. Gelmek isterse.. geliriz." diye konuştu çok hafifçe duraksayarak. Ama bu hafif duraksama bile Furkan'ın dikkatini çekmişti. Gülmeye yakın bir ses çıkarıp kafasını çevirdiğinde kaşlarım çatık bir şekilde ona baktım.

O birden gülünce herkes neye güldüğünü anlayıp sinirle ona baksa da o yalandan gülmesini durdurmaya çalışıp dudağının kenarını kaşıdı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

Sinirle gözlerimi bile ayırmadan ona baktığımda benimle göz göze gelince elini hafifçe 'pardon' anlamında kaldırdı. Bizim aramızdaki durumu tahmin ediyordu ve sırf kıskançlığı yüzünden saçma hareketler yapıyordu.

Sinirli bir nefes alıp bakışlarını ondan çekip Mahir'e çevirdim. Normalde olsa üzülüp, utanıp sıkılan Mahir gözlerini bile kırpmadan Furkan'a bakıyordu. Bu hareketi beni afallatmıştı çünkü öyle korkutucu bakıyordu ki ben bile irkilmiştim.

"Boş şeyleri geçelim.." dedi Yeliz konuyu değişerek. O da Mahir'in bakışlarından ürkmüş gibi görünüyordu. Bir tek Furkan hâlâ alayla bakıyordu. "O zaman buluşuyoruz inşallah yakında."

"Aynen." dedi Kaan boğazını temizleyip. Hepsi Furkan'ın bu tavrından rahatsız olmuştu.

Mahir saniyeler sonra gözlerini ondan zorla ayırdı ve kapalı olan televizyona çevirdi. Donuk bakıyordu ama kırıldığını ve ondan daha da büyük olarak sinirlendiğini anlayabiliyordum.

Onların oturduğu bir saat boyunca Mahir bir daha ağzını açmadı, kimseyle göz teması bile kurmadı. Onları gönderip içeri döndüğümde Mahir hâlâ olduğu yerde oturuyordu.

"Başımı ağrıttılar." dedim şakacı bir tavırla. Mahir bana bakmıyordu.

Bacağını titremeye başladığında gözlerimi açıp kapattım ve derin bir nefes alarak önüne geçtim. Tam bacaklarının arasına girince bakışlarını çevirip bana baktı. Bundan fırsat bularak bacaklarımı iki yana açıp kucağına oturdum. En güvende hissettiğim yerdi.

Ben kucağına oturup ona sıkıca sarıldığımda saniyesinde elini belime koyup beni biraz daha yaklaştırdı. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım.

"Seni çok seviyorum." diye mırıldandım. Omzumdan öptü.

"Ben de," dediğinde gülümsedim.

Artık hayata dönmemin zamanı gelmişti, yası bitirmem gerekiyordu. Bunu şu an daha net hissetmiştim.

---

Furkan sen şimdi naneyi yimedin mi???

Kısa kısa atıyorum kusura bakmayın...

DELİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin