❄BÖCÜRT❄

687 58 2
                                    

Öğle arası çok çabuk geçmişti. Delphi ve Draco KSKS dersliğine gittiler. Sınıfa girdiklerinde herkes aralarında konuşuyordu.

Profesör Lupin sınıfa garip yaratıklar getirmeyi ve yeni büyüler öğretmeyi severdi. Ama derste ne yapacaklarını kimse bilmezdi. Biraz bekledikten sonra sınıf tamamen dolmuş ve ders başlamıştı. Öğretmen masası geri itilmişti ve önünde kocaman bir dolap vardı. Kimse ne olduğunu anlamamıştı. Profesör Lupin de bunu fark etmiş olacak ki açıklamaya koyuldu.

"Bu dolabın içinde ne olduğunu merak ettiğinizi biliyorum. İçinde bir böcürt var."

Tüm sınıftan mırıltılar yükseldi. Kimse anlamamış görünüyordu.

"Böcürtlerin ne olduğunu bilen var mı?"

Hermione'nin eli şimşek gibi havaya kalktı. 

"Evet, Bayan Granger."

"Böcürtler belli bir biçimi olmayan yaratıklardır. Kuytu ve karanlık yerlere saklanırlar. Karşılaştığı kişinin en büyük korkusunun şeklini alırlar."

"Doğru. Gryffindor'a 10 puan. Bugün bu böcürtü yok edeceğiz. Onları yok etmeye yarayan basit bir büyü var. Riddikulus. Ama bu yeterli değil. Böcürtün işini bitiren asıl şey kahkahadır. Onu komik bulacağınız bir biçime girmeye zorlayacaksınız. Şimdi kim başlamak ister?"

Bütün sınıf öne doğru gitti ve tek sıra oldular. Delphi en arkada, Draco ise onun önündeydi. Bütün sınıf tek tek böcürtün önüne çıktı. Bir süre sonra sıra Hermione'ye gelmişti. Böcürtün önüne geçti ve böcürt Profesör McGonagall'a dönüştü. Başta herkes bunu komik buldu ama sonra profesör McGonagall Hermione'ye bütün derslerden kaldığını söyledi. Hermione çok endişeliye benziyordu. Birkaç adım geriye doğru gitti ve hemen arkasındaki Draco'nun ayağına takılıp yere düştü. Draco birden yere düşen cadıya elini uzatma gereksinimi hissetti. O bunu düşünemeden bedeni harekete geçmişti bile. Ona elini uzattı. Hermione çok şaşırmış görünüyordu ama elini tuttu ve ayağa kalktı. Draco bunu neden yaptığını bilmiyordu ama Delphi bundan rahatsız olmuştu. 

Sıra Draco'daydı ve Delphi onu öne doğru ittirdi. Böcürt önce Draco'ya dönüştü ama ellerinde çok kalın zincirler vardı, esir alınmış gibiydi. Draco'nun eli titredi ve cılız bir sesle "Riddikulus" diye haykırdı. Zincirler kırıldı ve Draco ayağa kalktı. Sıra Delphi'ye gelmişti. Aslında onun da böcürtünün neye dönüşeceği hakkında bir fikri yoktu. Böcürt bir küre oldu ve havada hızla dönmeye başladı. Gittikçe yavaşladı ve sisin arasında iki silüet göründü.  Ayrıntıları netleşti ve Delphi onları tanıdı. Bunlar yıllar önce sadece kitaplardan görebildiği anne ve babasıydı. Bir zamanların en güçlü kara büyücüsü Lord Voldemort ve en sağdık müriti Bellatrix Lestrange karşısında duruyordu. Birden ikisi de yere yığıldılar. Annesinin kıvırcık siyah saçları ve arasına karışmış bir tutam beyaz saç yüzünü örtüyordu. Simsiyah elbisesi ve kıvırcık saçları bile herkese korku salmaya yeterliydi. Yanında babası uzun cüppesi ile yerde dümdüz yatıyordu. İkisi de kımıldamıyorlardı. Delphi bir an, onların kalkıp tekrar yaşama dönmesini hayatındaki her şeyden çok istedi. Bunun için canını bile verebilecek gibiydi. Sınıftaki herkes ,Profesör Lupin dahil, sınıfın en arkasına kaçmış korkuyla duruyorlardı. Draco biraz arkasında ona bakıyordu. Delphi'nin gözünden sessizce bir damla göz yaşı süzüldü. Yere diz çöktü. Onlara dokunabilmeyi denedi. Annesinin kıvır kıvır saçlarını okşadı. Ama o sadece bir böcürttü. Bunu o da iyi biliyordu. Yavaşça ayağa kalktı. Asasını kaldırdı, onlara doğrulttu ve sınıfın arka tarafındakilerin duyamayacağı kadar alçak bir sesle "Riddikulus." dedi. Böcürt birden patladı ve yok oldu. Delphi hızlıca sınıfın arka tarafına yöneldi ve kapıdan çıkıp gitti.

DELPHİ LESTRANGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin