(Mother's Daughter. bu aralar daha çok bunları dinliyorum. Paylaştığım şarkı listesinden herhangi bir hızlı şarkıyı da dinleyebilirsiniz.)
Ertesi gün de çok sıkıcı geçti. O hafta da öyle. Bütün hafta derslerde kendi derslerini çalışıyor, öğretmen soru sorduğunda ise zihnefend kullanıyordu. Aslında bir süreliğine okuldan ayrılmak Delphi'ye iyi gelmişti. Her akşam Draco'dan mektup geliyordu. Söylediğine göre Hogwarts'ta da eğlenceli bir şeyler olmuyordu. Tabi ki Delphi yokken ne olabilirdi ki? O okuldaki kaosun kaynağıydı. Şuana kadar burada bir şey olmadığı için şaşırıyordu. Okuldakiler şimdiye kadar ölmediği için şanslı sayılırdı. "Tamam. Dalga geçiyorum. Potter'dan önce kimseyi öldürmeyeceğim." Tabi ki Delphi erken konuşmuştu. Yine erkenden kalkıp kahvaltı etti. Ama çok uykusu vardı. Bütün gece şiş indirme sıvısına çalışmıştı. Ve sonunda 3 şişe yapmıştı. Kahvaltıdan sonra hızlıca çantasını topladı ve evden çıktı. Sadece 3 hafta kalmıştı. Sınıfa giderken koridorda bir kıza çarptı.
"Önüne baksana!" diye bağırdı.
"Bak bak. Yeni velet kendini bir şey mi sanıyormuş?"
Delphi şimdi anlamıştı. Bu kız okulun popüler salaklarından olmalıydı.
"Kiminle konuştuğuna dikkat et."
"Kiminle konuşuyormuşum?"
Delphi sinsice gülümsüyordu. Gözlerini kızın gözlerine dikti ve kırmızıya çevirdi. Kız afallamıştı.
"Bilmek istemezsin." dedi ve kızı kenara ittirip sınıfa gitti.
Kız peşinden koşturarak sınıfa girdi. Tabi onları izleyen diğer herkes de öyle. Delphi'nin sırasına vurdu.
"Sen kendini ne sanıyorsun küçük velet!"
"Ağzını topla pislik muggle."
"O da ne? Hakaret bile bilmiyor musun?" dedi ve aşağılayıcı şekilde güldü. Delphi hala soğukkanlılığını koruyordu. Sıraya ellerini koyup yavaşça ayağa kalktı.
"Önce kendine bakmaya ne dersin? Gerçekten oyuncak ayı ile mi uyuyorsun?"
"NE!? Sen? Ama-"
"Ne oldu tatlım? Havan mı söndü?"
Arkadaki herkes gülüyordu.
"Gerçekten oyuncak ayıyla mı uyuyorsun Amberly?"
"Kapa çeneni Louis!" dedi ve koşarak sınıftan çıktı. Herkes dönüp Delphi'ye baktı. O sırada içeri öğretmen girdi. Diğer sınıflardan olan öğrenciler dışarı çıktı ve bu sınıftaki öğrenciler de yerlerine oturdu.
O gün başka bir şey olmadı. Çarşambaya kadar her şey normaldi. Sınıftaki kimse ondan şüphelenmiyordu. Ama çarşamba günü kimya dersinde cam tıklatıldı. Herkes pencereye döndü. Simsiyah küçük bir baykuş duruyordu. Delphi ilk defa derse kafasını iksir kitabından kaldırdı ve baykuşa baktı. Bu Draco'nun baykuşu olmalıydı. Pencereye gitti ve baykuşu içeri aldı. Herkes şaşkınlıkla onu izliyordu. Kuş Delphi'nin koluna kondu ve Delphi ayağına bağlı mektubu çözdü. Normal zamanda dersten sonra açabilirdi ama mektup siyah parşömene yazılmıştı. Acil bir şey olabilirdi. Veya sadece güzel olduğu için de olabilirdi. Baykuşun kulağına bir şeyler fısıldadı ve kuş camdan çıkıp gitti. Herkes hala sessizce Delphi'yi izliyordu. Öğretmen bile. Delphi ise hiçbirinin farkında değilmiş gibiydi. Sadece mektuba bakıyordu. açtı ve yerine oturup okumaya başladı. (Ben de ne yazdığını bilmiyorum biraz düşüneyim.)
Delphi,
Öncelikle çok önemli bir şey olmadı. Sadece siyah parşömene yazmak istedim. Mektubun çok geç geldi. Ben de sabah cevap yazabildim. Hala burada bir şey olmuyor. Ama dikkatli ol. Bakanlık hala Bellatrix'i arıyor. Düşüncelerine göre seninle iletişime geçmeye çalışabilirmiş. Takip ediliyorsun. Büyü yapma. Sen fark etmeden seni izliyor olabilirler. Umarım cezan bir an önce biter. Dumbledore bugün Snape ile seni geri çağırmayı konuşuyordu. Eğer annen sana ulaşırsa onunla gideceğini biliyorlar. Dikkatleri üzerine çekme. Ve anneni bulmaya çalışma. Seni seviyorum. Umarım iyisindir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELPHİ LESTRANGE
Fantasy~düzenlenecek~ Hepinize merhaba, bu benim ilk hikayem olacak. Şimdi kısaca hikayenin konusundan bahsetmek istiyorum. Delphi sıradan bir kız değildi. Öyle olmak ister miydi? Belki. Normal, onun yanında olacak bir anne babaya sahip olmak, sürekli bela...
