Geliyooooor
İki kızın gözünde de umudun ışığını görebiliyordu. Kararını verdi. Hermione'ye doğru ilerledi ve önünde durdu. Şimdi umut ve mutluluk doluydu gözleri. Delphi'nin gözlerindeki bütün umut birden söndü. Gözünden sessiz bir damla yaş aktı. Draco Hermione'nin yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
Draco Hermione'nin gözlerine baktı.
"Hermione, seni seviyorum. Ama yapamam."
Hermione çok şaşırmıştı. Delphi arkasını dönmüş kapıya doğru gidiyordu ki Draco'nun dediğini duydu. Hızlıca arkasına döndü. Draco ona bakıyordu. Koştu ve ona sarıldı.
"Beni bırakacağını sanmıştım."
"Haklıydın. Sen beni benden daha iyi tanıyorsun."
Kafasını kaldırdı ve Draco'nun platin sarısı saçlarıyla oynamaya başladı.
"Bir daha asla beni bırakmayacaksın. Söz mü?"
"Söz."
Bir elini Draco'nun yanağına koydu ve okşadı. Diğer yanağına bir öpücük bıraktı.
"Beni bir daha asla bırakamayacaksın. İzin vermiyorum."
"Hiçbir yere gitmiyorum. Ama-"
"Biliyorum. Kafanı toparlaman için zaman vereceğim. O sürede kötülük yok. Ama sadece kısa bir zaman için."
"Aklımı okumanı sevmiyorum."
"Ben seviyorum."
Kafasını tekrar Draco'nun omzuna gömdü. Birden sol koluyla omzunu sıkmaya başladı. Draco anlamıştı. Karanlık işaret tekrar yanıyordu. Ama diğerlerinin anlamaması için rol yaptı. Sıkmayı bıraktığında acısının geçtiğini anladı ve ayrıldılar.
"Gidelim artık."
"Bunca şeyden sonra hala sevgili olmadığınızı bize yutturmaya mı çalışıyorsunuz?" bunu söyleyen Hermione'ydi.
"Evet sevgili değiliz. Ama gerçeği bilmeden anlayamazsınız. Bir gün öğrenirsiniz belki. Ama o gün bu gün değil."
Hiçbir şey olmamış gibi salondan çıktılar. Çıkmadan önce Delphi Snape'e baktı. Onun da ölüm yiyen olduğunu biliyordu. O da kolunu sıkıyordu. Demek ki tek yanan onun işareti değildi. Salondan çıktıklarında koşmaya başladı. Bir merdivene gelince orada durdu ve yere yığıldı. Ses çıkarmamaya çalışıyordu ama çok canı yanıyordu.
"As! İhtiyacım olduğunda neredesin?"
Bunu çatal dilinde söylemişti. Draco anlamadı. Bir süre sonra Asmodeus merdivenlerden sürünerek indi. Geçen sefer yaptığı gibi koluna dolandı. Bir süre sonra acı geçti. Delphi hızlı hızlı nefes alıyordu. Kendini tamamen bırakmış yerde boylu boyuna yatıyordu. Draco onu kucağına aldı ve kimseye görünmeden zindanlara indi. Asmodeus da boynundaydı. Herkesten önce gelmişti. Delphi oraya gelene kadar uyumuştu. Kızlar yatakhanesine çıkamazdı. Bu yüzden erkekler yatakhanesine çıktı ve kendi yatağına yatırdı. Pijamalarını giydi ve Delphi'nin yanına yattı. Kafasını eline dayadı ve Delphi'yi izledi. Nasıl onu bırakmayı düşünebilmişti? Bunu düşünmekle kalmayıp bir de yaptığı için içinden kendine küfretti. Saçlarıyla oynadı. Uyurken çok güzel görünüyordu. Küçükken fırtınalı gecelerde anne babası uyuduğunda gizlice birbirlerinin odasına gider beraber uyurlardı. Bir süre sonra Draco'yu da uyku bastı ve göz kapakları yavaşça kapandı.
*******************************
Biliyorum kısa oldu ama zaten geçiş bölümüydü. Draco Delphi'yi ASLA bırakamaz. Sırf onun için karanlık tarafa geri döndü. Böylece Hermione ile ilişkileri de bitmiş oldu. Bakalım sonra ne olacak? Artık Snape'e daha önemli bir rol vermek istiyorum çünkü zaten benim en sevdiğim karakterlerden biri. Bir sonraki bölümde de bolca göreceğiz onu. Yani sanırım. Bu hafta aşırı yazma isteği geldi her gün iki hikaye yazıyorum. Neyse hadi ben kaçtım. 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELPHİ LESTRANGE
Fantasy~düzenlenecek~ Hepinize merhaba, bu benim ilk hikayem olacak. Şimdi kısaca hikayenin konusundan bahsetmek istiyorum. Delphi sıradan bir kız değildi. Öyle olmak ister miydi? Belki. Normal, onun yanında olacak bir anne babaya sahip olmak, sürekli bela...
