"DELPHİİİİ! Yardım et!"
Delphi karanlıkta bir insan silüeti gördü. Biraz daha yaklaşınca görüntü netleşti ve annesi olduğunu anladı. Ona sesleniyordu. Azkabandalardı. Ruh emiciler yüzünden olsa gerek çökmüştü, saçları darmadağınık ve keçeleşmişti. Delirmiş gibi görünüyordu.
"Buradayım anne!" diye seslendi Delphi.
"S-sana bir şey anlatmam gerek. Beni ziyarete gelmelisin Delphi."
Delphi aniden uyandı. Hastane kanadındaydı. Yine. Ayağa kalktı. Etrafta kimse yoktu. Draco bile onu ziyarete gelmemişti anlaşılan. Acaba ne zamandır buradaydı? Sessizce dışarı çıktı. Koridorlar boştu. Böylece kimseye görünmeden zindanlara vardı. İçeri girince herkes oradaydı. Toplantıda olanlar hemen onun yanına geldi. Ama Draco yoktu. Ona olanları anlattılar. Neyse ki kimseye toplantıyı anlatmamışlardı. Belki de hepsi söylemeye korkmuştu. O bayıldıktan sonra iki kişi kimseye görünmeden onu hastane kanadına taşımış ve koridorda baygın bulduklarını söylemişlerdi. Onları dinledikten sonra Draco'yu bulma ümidi ile erkekler yatakhanesine çıktı. Ama orada da yoktu. Tekrar aşağı inip diğerlerine onu görüp görmediklerini sordu. Ama kimse görmemişti. Tam son umudunu da kaybedip yatakhaneye çıkacakken 1. sınıflardan biri
"Ben gördüm." diye seslendi.
Delphi hemen onun yanına gitti.
"Neredeydi peki?"
"Granger denen Gryffindorlu kızla koridorda yürüyorlardı. Yanlarından geçmiştim."
Delphi aniden köpürdü. Yan yana oldukları düşüncesine bile dayanamamıştı. Hemen çatal dilinde bir şeyler tısladı. Asmodeus yatakhane merdivenlerinden aşağı sürünerek indi. Tam onu bulmaya gidecekken annesinin söyledikleri aklına geldi ve durdu. Onun yanına gitmesi gerekiyordu. Koşarak yukarı çıktı ve elini hafifçe oynatarak ihtiyacı olabileceği birkaç eşyayı sihirle kürk çantaya yerleştirdi. Yanına büyülü para, Lestrange aile yadigarı bir püfür, Sirisolaz iksiri, bir şişe çok özlü iksir, diğer parçası Draco'da olan ve birbirleri ile iletişim için kullandıkları çift taraflı ayna, bir kese uçuç tozu, geçen yaz Borgin&Borkes'ten aldığı şanlı el, anında karanlık tozu, dikkat dağıtmak gerekirse diye tuzak patlayıcılar, küçük bir şişe veritaserum gibi ihtiyacı olabileceğini düşündüğü birkaç şey aldı. Tekrar aşağı indi. Asmodeus bir köşeye kıvrılmış yatıyordu. Çatal dilinde "Buraya gel Asmodeus." dedi. Yılan hemen kalktı ve sürünerek Delphi'nin yanına gidip boynuna tırmandı. Delphi eline bir tüy kalem ve küçük bir parça parşömen alıp erkekler yatakhanesine çıktı. Kağıda 'Kısa bir işim var. Ben yokken Asmodeus'a bak lütfen.' yazdı ve Draco'nun yatağına bıraktı. Asmodeus'u kolundan indirdi ve yatağa çıkarttı. Hızlıca aşağı inip ortak salondan çıktı ve Dumbledore'un odasına gitti. Kapıya gelince şifreyi bilmediğini fark etti ve nasıl gireceğini düşündü. Sonra aklına uçmak geldi ve bir anda Delphi havada uçuşan siyah şeritlere ve karanlık bir duman karışımı bir şeye dönüştü. Heykelin yanındaki boşluktan yukarı yükseldi ve kapının önünde tekrar eski haline dönüştü. Kapıyı çaldı ve içeriden "Girin." diye bir ses duydu.
"Delphi! Kapı şifresini nereden buldun?"
"Aslında bulmadım. Heykelin yanından uçarak geçtim."
"Bu şekilde girdiğine göre acil bir şey olmalı. Dinliyorum."
"Aslında sizden kısa bir süreliğine izin isteyecektim. Bir yere gitmem gerekiyor ve bu biraz uzun sürebilir."
"Ne kadarlık bir süreden bahsediyoruz?"
"En fazla iki gün."
"Peki nereye gideceksin?"
"Bunu söylememeyi tercih ederim efendim."
"Tamam o zaman. Ama umarım başına bela açmazsın."
"Teşekkürler profesör."
Delphi tam gitmek için kapıya yönelmişti ki
"Draco ile son zamanlarda konuşmadığımızı fark ettim. Bir sorun mu var?" diye sordu Dumbledore.
"Aslında önemli bir şey değil. Sadece son zamanlarda biraz işim var ve çok boş zamanım da yok."
"Anlıyorum. Çıkabilirsin."
Delphi odadan dışarı çıktı ve hızlıca bahçeye indi. Çantası yanındaydı. Tam uçacaktı ki göl kenarında oturan iki kişiyi gördü. Biraz yaklaşınca birinin Draco olduğunu anladı. Biraz daha yaklaştı. Ve hayatını şokunu yaşadı. Draco ve bulanık Granger yan yana oturmuş sohbet ediyorlardı! Delphi koşarak yanlarına gitti ve Draco'ya bağırmaya başladı.
"Draco! Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Draco onu görünce hemen ayağa kalktı.
"Delphi biraz sakin ol. Sadece konuşuyorduk."
"Konuşmak ha! Hem de o bulanıkla!"
Draco da bağırmaya başladı.
"Ona bulanık diyemezsin!"
"Şimdi de onu mu koruyorsun? Gören de sevgilisiniz sanar!"
Şimdi dışarıdaki herkes toplanmış onları dinliyordu. Delphi kalabalığı fark etti ve rahatsız oldu. Yüzünü buruşturarak kalabalığa baktı ardından tekrar Draco'ya döndü.
"Bulanık sevgilinle mutluluklar. Ama dikkat et de baban öğrenmesin." dedi ve havalandı. yükselirken Draco'nun içinden geçti ve Draco sırt üstü yere düştü. Herkes şaşkınlıkla bir yere düşmüş Draco'ya, bir yanındaki Hermione'ye, bir de siyah şeritlere dönüşmüş ve uçarak okuldan uzaklaşan Delphi'ye bakıyordu. Draco herkesi itip kalabalığı yararak okula koştu. Hermione de sessizce arkasından gitti. Okulun yeni skandalı belli olmuştu. Delphi 1 ay dillerden düşmeyeceklerini biliyordu. Ama ne kadar fena olabileceğini okula döndüğünde fark edecekti.
***************
Diğer bölüm de haftaya artık bir günde 3 tane yeter.
Sizce annesi neden yardım istiyor? Acaba Delphi ruh emicilerle dolu azkabana nasıl girecek?
Bana sormayın çünkü ben de bilmiyorum daha diğer bölümü yazmadım ama sizin fikirlerinizi de merak ediyorum. Kendinize iyi bakın.😘👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELPHİ LESTRANGE
Фэнтези~düzenlenecek~ Hepinize merhaba, bu benim ilk hikayem olacak. Şimdi kısaca hikayenin konusundan bahsetmek istiyorum. Delphi sıradan bir kız değildi. Öyle olmak ister miydi? Belki. Normal, onun yanında olacak bir anne babaya sahip olmak, sürekli bela...
