Delphi birkaç saat boyunca aralıksız uçtu. Yorulduğunda bir ormana inip dinlendi. Hala Draco'nun ne yaptığını düşünüyordu. Geri dönünce ona hesabını soracaktı. Ama büyük ihtimalle inkar ederdi. Babası öğrenirse, ki bu çok muhtemel, Draco'nun başı dertte demekti. Ve onu kurtarmak için Delphi de orada olamazdı. Düşüncelerinden sıyrılıp görevine odaklanmaya çalıştı. Azkaban çok güçlü büyülerle donatılmıştı ve kimse yerini bilmezdi. Ayrıca denizin ortasındaydı. Ama Delphi yerini biliyordu. Sanki bir güç onu annesinin yanına çekiyordu. Nereye gittiğini bile bilmeden uçuyordu ama doğru yere gittiğinden emindi. Yprulunca aşağı inip bir süre ormanda yürüdü. Bir ağacın dibinde biraz dinlendi ve yeniden uçmaya başladı. Sonunda denize ulaştı. Ama sahilde çok fazla insan vardı. Onu görmemeleri için yükseldi ve bulutların arasına girdi. Uçmaya devam ettikçe hava soğuyordu. Bu azkabana yaklaştığının habercisiydi. Bir süre daha gitti ve birden bir güç dalgasının içinden geçti. Bu azkabanın koruyucu kalkanlarıydı. Diğer uçan hiçbir şey bu kalkanların içinden geçemezdi. Ama bu Delphi için geçerli değildi. Koruma büyüleri o kadar güçlüydü ki dengesini kaybetti ve biraz aşağı düştü. Her yer çok soğumuştu. Hava -30 derece falan olmalıydı. Normal bir insanın bu soğukta dayanması mümkün değildi. Tabi ki Delphi bunu da zorlanmadan geçti. Hayatında ilk defa bu kadar dinç hissetmişti kendini. Etraf ruh emiciler ile doluydu. Ama bu durumda onu hissetmeleri mümkün değildi. Yavaşça aşağı süzüldü ve kulenin çatısına indi. İnsan formuna dönüşür dönüşmez ruh emiciler onu fark etti ve yüzlercesi üzerine gelmeye başladı. Hemen bir kalkan büyüsü yaptı ve ona yaklaşmalarını engelledi. Bir patronus da yapabilirdi ama onun amacı ruh emicileri yok etmek veya kaçırmak değildi. Hepsi kalkanın etrafına toplandı.
"Ruh emiciler! Şimdi beni iyi dinleyin. Bakanlığın sizi burada zorla hapsettiğini biliyorum. Size bir teklifim var. Mahkumları serbest bırakmama izin verin."
O daha konuşmayı bitirmeden ruh emiciler hırlamaya başladı.
"Bunun karşılığında büyüleri kaldıracağım ve dışarıda istemeyeceğiniz kadar çok yiyeceğiniz olacak."
Ruh emiciler bundan memnun gibi görünüyorlardı. Buradaki birkaç mahkum ile koca bir ruh emici sürüsünün karnı doymazdı. Onlara daha çok ruh gerekti. Bu nedenle Delphi'nin teklifini kabul ettiler ve ondan uzaklaştılar. Uçarak içeri girdi ve annesinin hücresini buldu.
"ANNE!"
"Delphi! Gelmişsin. Hatırladığımdan çok daha güzelsin. Aynı bana benziyorsun."
"Seni buradan çıkaracağım anne. Geri çekil. Kapıyı patlatacağım."
"Bombarda!" diye bağırdı ve kapı havaya uçtu. Annesi sendeleyerek dışarı çıktı ve ona sarıldı.
"Buraya nasıl geldin?"
Hala deli gibi görünüyordu ama Delphi'yi görmek aklının daha yerinde olmasını sağlıyor gibiydi.
"Ruh emiciler ile anlaşma yaptım. Önce diğer herkesi kurtaralım sonra kalkan büyülerini bozar ve onları dünyaya salarız. Eski günler geri dönecek anne. Çok yakında yine kötüler hakim olacak dünyaya."
"Ah benim minik şeytanım. Aynı annen gibi olmuşsun. Peki Karanlık Lord'a ne oldu?"
(Kabul ediyorum Bella'nın dedikleri çok saçma ama idare edin. Yıllardır azkabanda kadın.)
"Herkes onun öldüğünü düşünüyor. Ama biliyorum. O ölmedi. Hala dışarıda bir yerde. Onu bulacağım ve her şey eskisi gibi olacak."
"Sana çok önemli bir şey söylemem gerek. Bu bir kehanet. Sen doğmadan, Karanlık Lord yok olmadan, ve ben buraya düşmeden önce yapılan bir kehanet."
"Yine mi o saçmalıklar. O şeylere inanmıyorum anne."
"Sadece beni dinle.
Soğuğun ortasına kar tanesi gibi düşecek.
Ama asla üşümeyecek.
En sevdikleri onu bıraktığında,
Kurtarmak için geri dönecek.
Ama yanındakiler ona güvenemezler.
Her zaman kötülük beklenmeyen taraftan gelecek."
"Ne demek bu şimdi?"
"Kehanetteki sensin Delphini. Kışın ortasında doğdun ve asla üşümezsin. Beni kurtarmak için geri döndün ve babanı da sen kurtaracaksın."
"Bana Delphini deme. Benim adım Delphi."
"Adını değiştiremezsin. İstesen de istemesen de sen her zaman Delphini Riddle olacaksın."
Bir anda asasını ona doğrulttu. "Bana asla Riddle diyemezsin! Kimse bana Riddle diyemez!" diye bağırdı.
Birden patlama sesleri geldi ve yer sallandı.
"Bakanlık geldi. Git buradan Delphini. Seni görürlerse yakalanırsın."
"Aslında umurumda olmazdı ama seni kurtarmam, babamı bulmam ve Draco'yu Lucius'un elinden almam gerek. Görüşürüz anne." dedi ve yanağından öptü.
"Senin için geri döneceğim anne."
"Biliyorum. Şimdi git."
Delphi hızlıca yükseldi ve koridorlardan ışık hızında geçip çatıya ulaştı. Annesini veya diğer mahkumları kurtaramamış olabilirdi ama ruh emicilere verdiği sözü tutacaktı. Asasını havaya doğrulttu ve fısıltıyla bir sürü sihirli sözcük mırıldandı. Kalkanlar yavaşça açıldı ve içerisi ısınmaya başladı. Ruh emiciler uçarak dışarı kaçtılar. Delphi de onların arasına karıştı. Seherbazlar olanları anladığında ise çok geçti. Delphi ve ruh emiciler çoktan azkaban sınırlarından çıkmışlardı.
*******************
Lütfen bölümlere yorum yazın ve oy kullanın. Sizin fikirleriniz benim için gerçekten çok önemli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELPHİ LESTRANGE
Fantasy~düzenlenecek~ Hepinize merhaba, bu benim ilk hikayem olacak. Şimdi kısaca hikayenin konusundan bahsetmek istiyorum. Delphi sıradan bir kız değildi. Öyle olmak ister miydi? Belki. Normal, onun yanında olacak bir anne babaya sahip olmak, sürekli bela...