METRES 41

1.2K 36 5
                                    

Selçuk'un söylediği sözlerden sonra Metres uzun bir süre baktı.Dik ve net bir şekilde cevap verdi.

Metres : Hayır.

Hepimiz bu sert çıkış üzerine donup kalmıştık.Babam boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

Hüseyin: Bengü, sakin ol.Bu tepkin biraz fazla olmadı mı?Hadi anlat ben kim olduğunu çok merak ettim.

Metres anlatmaya devam etti.

Tüm yol boyunca taksiciyi inceldim, gözlerim bir gözlerine, bir viteste olan eline kaydı.İneceğimiz yere geldiğimizi dahi fark etmemiştim.Sokağımın başında yavaşlamıştı.Çok yavaş bir ses ile '' tam neresi '' diye bir soru geldi.O an dünyaya döndüm.

'' Müsait bir yer de..'' bunu söylediğim zaman anın da durdu.Ücreti ödediğim de son defa aynadan o gözlere derin derin baktım.Taksi hareket ettiğin de arkasından bir süre baktım.Annem beni kolumdan çekince kendime geldim.

Ben her şeye alıştığımı düşünürken, kader sevdiğimin gözlerini o taksi de bana göstermişti. Şansıma gülsem mi, yoksa ağlasam mı bilemedim.Sevdiğim adam ile yıllar sonra iki yabancı gibi karşılaşmıştık.

Hüseyin: Nasıl yani?

Metres babamı duymazdan gelerek devam etti.

O gün içim her zaman olduğundan daha çok yanmıştı.Tam ön koltuğum da sevdiğim, özlediğim, kokusuna hasret kaldığım adam oturuyor ama ben ona ulaşamıyorum. Konuşamıyorum.Tek yapabildiğim, gözlerine bakmak oldu.Aslın da kendimiz sustuk, gözlerimiz konuştu.

Onun da gözlerin de ilk başta şaşkınlık oldu.Sonra hasret, üzüntü, pişmanlık ve özlem oluştu.Derinlikler de ''konuş'' bakışları vardı. '' Benim cesaretim yok, sen konuş '' dedi.Ben yapamadım, konuşursam ağlayacağımı bildiğim için sustum.Sonra çok pişman oldum ama o an sustum.

Onu görmek beni tekrar eski günlere döndürmüştü.Herkese onu gördüğümü anlatmak istiyordum.

Yapamadım.Onu gördüğümü söyleyerek yıkıldığımı göstermeyecektim.O günden sonra yaptığım etkinliklere daha çok sarıldım.Siyaset ile daha çok ilgilendim.Her fırsatta tüm taksi duraklarana tek tek baktım ama göremedim.Onu bir daha göremedim.

Ben kendimi iş, arkadaşlar , ev ve siyaset ile oyalamaya devam ederken yıllar akıp gitti.Artık yirmili yaşın tam ortasına gelmiştim.İlçe teşkilatımızda yeni atama ve seçim dönemiydi.Yoğun bir şekilde kulisler, toplantılar yapılıyor, yeni listeler oluşturuluyordu.Bu süre zaafında yönetime yeni arkadaşlar dahil ediyorduk.

Bir gün sevdiğim abiler den biri , yanında bir tanıdığı ile geldi.Yanında getirdiği arkadaşı tanıştırırken daha önce farklı ilçeler de görev yaptığından bahsetti.
Topantı yapıldı ve alınan karar ile yeni arkadaşımız da bizim ile birlikte listeye yazıldı.İlçe başkanımızın emiri ile biz bu süreci birlikte yönetecektik.

Karşımdaki kişiye ilk baktığım da suratsız , her şeyi ben bilirim havalarında biriydi.Yüzün de gram tebessüm olmayan, çatık kaşlı ukala bir insandı.İçimden bu süreci nasıl geçireceğimi düşünürken, ani bir fikir ile ilçe başkanından özel bir görüşme istedim.

" Başkanım, verdiğiniz görev benim için emirdir fakat, bu arkadaş ile sağlıklı bir çalışma yapabileceğimi düşünmüyorum" dedim.
Başkan benim yüzüme bir süre baktı ve beni aynaya doğru çevirdi.

"Kusura bakma Bengü Başkan ama bir şey göstermek istiyorum.Şuan bu aynadaki yüz ile kimse sağlıklı bir çalışma yapamaz.Yaklaşık bir haftadır bu asık yüz ile geziyorsun.Yüzünde bir gram tebessüm yok.Bu ara sen her yeni tanıdığın kişiye negatifsin.Belki karşında ki kişinin de canı sıkkındır.Biraz zaman ver.Yarın itibari ile çalışmalara başlayın."

Başkanın söylediklerinden sonra oda dan çıkarak diğer arkadaşların yanına gittik.Allah için hepsi abim gibiydi ve beni öz kardeşleri gibi seviyorlardı.Teşkilatta tüm ilgi üzerimde idi.

Biz ertesi gün yeni gelen arkadaş ile ilçe binasında buluştuk.Gündüz olduğu için boştu.Çay servisi yapan arkadaştan başkan odasının anahtarını istedim ve bilgisayarı açıp şifreyi girdim.

Şifreyi nereden biliyorsun?

Gelen soru üzerine tek cevap verdim.
Şifre ben de var.Kadın kolları başkanıyım.

Pardon?Hadi işimize bakalım.

Benim için sorun yok.Şimdi aklında olanları söyler misin?
Bir de çay içiyor musun?

Çayı içeride içelim, sonra gelir çalışırız.

Birlikte mutfağa geçtik.Çay servisi yapan arkadaş ile muhabbet ederek çayı içtik ve işimize geri döndük.Yine aynı soğuk davrandığı için ben de soğuktum.Tanımıyordum ve tanıyana kadar resmi konuşuyorduk.
Akşam olup diğer arkadaşlar geldiğin de neşem yerine gelmiş herkes ile gülüp konuşmaya başlamıştım.Herkesin gözbebeği olarak herkes benim ile ilgileniyor, bende onlar ile ilgileniyordum.

Bu şekilde yoğun bir çalışma ile aradan bir ay geçmiş, seçim yapılmıştı.Ben başkan yardımcısı olmuş, yeni gelen arkadaşta sekreter olmuştu.

Hayırlı olsun.Allah utandırmasın

Size de hayırlı olsun Bengü Başkanım.Şu koltuğunuza geçin de size bir kahve ısmarlayalım.

Teşekkür ederim.Sade olmasını tercih ederim.

O gün ilk defa bana karşı biraz daha ılımlı davranmıştı.Aynı gün akşam toplantı öncesi diğer arkadaşlar ile muhabbet ederken neden bilmiyorum neşem çok yerine gelmişti.Toplantıya geçtiğimiz de yönetim sırasına göre oturduk ve ben başkanın yanında olduğum için herkes beni net görüyordu.Toplantı konusu bir anda dağılmış, konu benim neşeli olmama gelmişti.

Babam , Metres' in konuşmasına dahil oldu.

Hüseyin: O gün toplantıda herkes neşesinin yerine gelmiş olmasına çok sevindiğinden, hep bu şekilde görmek istediğinden bahsetmişti.Bir kaç yönetici ise yaptığı iyiliklerden bahsetmişti.
Böyle bir buzdolabının bu kadar sevilmesine anlam verememiştim.Bu arada bahsettiği ukala ben oluyorum.

Metres: Açıklaman ve düşüncen için teşekkür ederim.Buzdolabı güzel bir benzetme Neyse hikayeme dönüyorum.

Başkan olduktan sonra yoğunluk daha bir artmış benim düşünecek vaktim kalmamıştı.Sadece arada derin düşüncelere dalıp gidiyordum.Bir gün toplantı sonrası sevdiğim adamın memleketinden konu açıldı.Bazıları o memleketi savundu.Hatta İstanbul da çoğunluk olduklarını, o yüzden İstanbul' u onlara bırakmamız gerektiği söylendi Dayanamadım ve araya girdim.
Evet herkes kendi memleketine geri gitsin.Memleketimi bana bırakın.Hele o söylediğiniz memleketten kimse burada kalmasın.Oradaki töreleri buraya taşıyıp, beni memleketimden kovamazsınız.Biz sizin memleketinize gelip kendi töremizi diretiyor muyuz? Siz de memleketinize hadi bakalım.

Ses tonum da sert çıkmış, surat ifadem de sertleşmişti.Aklıma yaşadıklarım gelmiş, bir de memleketimden kovulmak zoruma gitmişti.Evet kabul ediyorum.Sadece bir muhabbetti ama benim kabuk bağlatmaya çalıştığım yarayı deşmişti.Tüm yaşadıklarım acılarım açığa çıkmıştı.Bir anda ağlamaya başladım.Sebebsiz ve mantıksız olarak görünüyordu ama ben kendimi tutamamıştım.

Hüseyin:Herkes sakinleştirmeye çalışırken tek kullandığı kelime " senin canını yakan bu adamı söyle, gidip ağzını burnunu kıralım"diye söyleniyordu.Neler olduğunu sorduğum da tek bilinen gerçek aşk acısı ve terk edilmekti.

Ogün hep birlikte evlere dağıldık.Ertesi gün bir etkinlik vardı ve ben yine yüzümdeki ve kalbimdeki acıyı gizleyip, gittim.Sanki dün ağlayan ben değildim.

METRESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin