21. Bölüm

61 24 86
                                    


Gözlerimi kapatıp uykuya dalmamın ardından ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum. Yüzümde hissettiğim parmaklar sayesinde uyanabilmiştim. Gözlerimi ağır ağır açıp nerede olduğumu anlamaya çalışırken, başım birinin omuzuna dayalı duruyordu. Kafamı kaldırıp kısık gözlerimle etrafa bakındım. Bir sürü insan dışarıda hararetli bir tartışma içindeymiş gibi birbirlerine doğru ellerini sallayıp bir şeyler anlatıyorlardı. Hava çoktan kararmaya başlamıştı. Etrafa kurdukları çadırın çevrelerini el lambaları ile aydınlatıyorlardı.

"Sonunda uyandın." Yanımda duyduğum tanıdık sese döndüğümde gözlüklerini çıkarıp gözlerini ovuşturdu. Kaşlarımı çatıp Kamil hocanın uykulu yüzünü inceledim. Az önce uyuduğum omuz onun olamazdı değil mi?

"Yol boyunca uyudun. Geleli on beş dakikayı geçti ama seni uyandırmak çok zor." Oturduğu yerden kalkarken hâlâ kendime gelememiştim. Otobüste ikimizden başka kimse yoktu.

"Hadi gidelim. Herkes çadırını kurdu, senin dışında." Cevap vermeyip yerimden kalktım ve onun indiği merdivenlerden inerek temiz havaya çıktım. Geldiğimiz yer kamp için uygundu; yoldan uzak, ormanın derinliklerinde açık bir alandı. O yüzden şehire oranla daha serindi. Otobüsün sıcak havasından bir anda kopup rüzgarın kucağına düştüğümde bedenim ürpertiyle titredi.

Sarsak adımlarla diğerlerinin oluşturduğu çembere doğru yürüdüm. Gözlerim istemsizce etrafta Büşra'yı arıyordu. Onu başka bir grupla, yakılan ateşin yanında gördüğümde dudaklarımı büzdüm. Biraz kıskanmıştım bu görüntüyü. Daha yeni tanışmıştık ama onunda benim gibi yalnız olduğunu düşünmüştüm.

"Daha ne kadar dikileceksin öyle?" Kamil hocanın sitem dolu sözlerine gözlerimi devirip elimde tuttuğum çantayı omuzuma geçirdim. Uykudan yeni uyanmanın getirdiği huysuzluk vardı üzerimde. Birde onun çıkışmasına katlanmak sinir bozucuyudu. 

"Nereye kurmam gerek çadırı?" diye sordum yanına doğru ilerlerken. Eli ile onu takip etmemi söyleyip yürümeye devam etti. Tek sıra halinde dizilmiş renkli çadırların yanından geçip sonuna geldiğimizde durdu ve bana doğru döndü.

"İşte buraya." Gösterdiği boş alana baktım. Diğerlerinden çok uzak olmasa da karanlıkta kalıyordu.

"Peki, çadır nerede?" Kimse kendi çadırını getirmemişti. Kamp alanı olduğu için buradaki görevlilerden temin etmişlerdi. Zaten ani alınan kamp gezisi kararı için kimse çadır bulamazdı.

"Burada bekle." diyerek yanımdan ayrıldı. Omuz silkip çantayı yere bıraktım ve vücudumu esnettim. Boynum, uyku boyunca aynı pozisyonda kaldığı için ağrıyordu. Sağa sola doğru yatırıp biraz olsun rahatlatmaya çalıştım.

"Buradasın demek. Her yerde seni aradım ama bulamadım." Yanıma gelen Büşra'ya baktım. Renkli saçları, lambaların loş ışığı altında parlıyordu. Kaşına iliştirdiği piercingi ise karanlıkta kalmıştı.

"Uyuyakalmışım." dedim sıkıntıyla. Başını anlamış gibi salladı ve gözlerini yanımıza yaklaşan Kamil hocaya çevirdi.

"Çadırını kurmaya yardım edeyim." dedi hocanın getirdiği çadırı alırken.

"Herkes çift şeklinde kalacak. Sen uyuduğun için gruplar çoktan ayarlandı."

"O halde, yalnız mı kalacak?" benim yerime Büşra'nın yönelttiği soru üzerine Kamil hoca düşünür gibi mırıltılar çıkardı. Yalnız kalmak, tanımadığım biri ile kalmaktan daha iyiydi. O yüzden hiç şikayet etmezdim doğrusu.

"Görünüşe göre öyle olacak." dedi Büşra'nın sorusunu uzun süre yanıtsız bıraktıktan sonra. Açtığı çadırın çivilerini yere sabitlemeye çalışırken ona yardım ettim. Kamil hoca da işe el attığında kısa süre de hazırlanmıştı çadır.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin