16. Bölüm

56 25 41
                                    


"Artık normal hayatıma biraz olsun dönüyorum demek." Karşımda uzanan, boyası dökülmüş binaya baktım. Soluk sarı renkteki bina, ardında parlayan güneşin altında oldukça eski gözüküyordu.

"Merkeze gitmem gerekiyor. Ders çıkışı alırım seni." dedi camdan eğilip yüzümü görmeye çalışırken. Gözlerimi binadan alıp ona çevirdiğimde artık yüzüne yapıştığını düşünmeye başladığım gülümsemelerden birini takınmıştı.

"Sorun değil. Kendim dönerim eve." Bir şey demesini beklemeden onu arkamda bırakıp binaya doğru yürüdüm. Dersin başlamasına henüz beş dakika olduğu için acele etmeme gerek yoktu. Havanın ısınmasıyla kışlıklarından kurtulup, ince kıyafetlerin içine girmenin verdiği rahatlıkla, sohbet ederek sınıflarına giden öğrencileri geride bıraktım.

Kapanmasına son bir hafta kala okula gelmemiz yetmiyormuş gibi finallerin yaklaşması da stresime tuz biber oluyordu. Sınavlara çalışacak ne motivasyonum ne de isteğim vardı. Üstelik hocalar da zorladıkça zorluyorlardı öğrencileri. Ah! Lanet olsun!

Son basamaktan geçip, hemen kapının karşısında kalan dersliğe girdim. Kamil hocanın dersi olmadığı için ön sıralardan birine oturup arkaya yaslandım. Sınıf alışıldık uğultu içinde inlerken bıkkın bir nefes verip telefonumun olmamasına küfür ettim. Eskiden uğultuyu bastırmak için müzik dinliyordum ama şimdi bu işkenceye katlanmak zorunda kalacaktım. Hemen arkamdaki grup oldukça sesli konuşuyordu ve bu sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

"Ya aslında çok yakışıklı. Hocamız olmasa yazardım ona." Cırtlak sesli kızın sözlerine gülen arkadaşlarının arasında başka bir ses yükseldi. Bu en azından diğerinin aksine daha yerinde bir tona sahipti.

"Çok yakışıklı değil mi ya? Baksana! Bunu öğretmenler panosunda çektim." Gruptan hayranlık nidaları koptuğunda sabır dilenir gibi gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bu durumdan rahatsız olan bir ben miydim Allah aşkına.

"Bence sevgilisi yoktur. Dersten sonra yanına gidelim." dediğinde diğerleri hevesle onayladı. Yeni bir şey keşfetmenin verdiği sevinçle kahkaha attıklarında artık sabrımın tükendiğini hissediyordum. Öfkeyle sıkıca kapattığım gözlerimi açıp arkaya döndüm. Birinin ortaya uzattığı telefona eğilmiş, muhtemelen hocalardan birinin fotoğrafına bakıp sırıtıyorlardı. Onlara doğru döndüğümü bile farketmemişlerdi.

"Evet gençler." Gür bir ses uğultunun ortasına düştüğünde keskin bakışlarımı kızlardan alıp içeri giren asistana çevirdim. Herkesin susmasını beklerken gözleri sınıfı tarıyordu.

"Hocanızın bugün toplantısı olduğu için derse katılamayacak." dedi nihayet sessizliği sağladığında. Sınıfta mutluluk çığlıkları yükselirken eliyle bir kaç kere kürsüye vurup tekrar sessizliği sağladı.

"Hocanız olmadığı için dersi ben işleyecektim ama özel nedenlerden dolayı gitmem gerekiyor. Yani boşsunuz, evinize gidebilirsiniz." Son sözlerini söylediğinde herkes bir anda ayaklanıp toparlanmaya başladı. Boşu boşuna o kadar yolu geldiğim için içimden küfürler ederken, kalabalığın kapıya hücum etmesine fırsat vermeden sınıftan çıktım. Kapıyı itip kendimi dışarı atarken arkamda yükselen sesler anında kesilmişti.

Temiz havayı içime çekip bahçenin ortasına doğru yürüdüm. Eve gitmek istemiyordum ama okulda kalmakta saçma olurdu. Biraz burada oturduktan sonra bir kitapçıya gidip okumak için kendime kitap alabilirdim. Bu kararım gözüme cazip görünmüştü.

"Akasya!" Adımlarımı durdurup sesin sahibine döndüğümde tam tahmin ettiğim kişiyi buldum karşımda. Gülümseyerek yanıma gelirken arkasında beliren, az önce sınıfta oldukça gürültülü sohbet eden grup hocayı görünce birbilerini dürtmeye başladılar.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin