Andy Grammer = Don't give up on me
-------------------
Atlas'ın içeriye alınmasının üzerinden saatler geçmişti. Ne giren vardı ne de çıkan. Bu süre zarfında genç kız gerginlikten neredeyse bitkin düşmüştü. Gözleri sık sık doluyor, aklına üşüşen kötü düşüncelerle kalbi deli gibi çarpıyordu.
Bulunduğu odanın genişliği ruhu için yeterli değildi, duvarlar gözünde öyle büyüyordu ki devasa kaya parçalarının üzerine devrileceği hissine kapılıyordu.
Orada duramayacağını anladığında sürgülü kapıyı açtı ve kendini dışarı attı. Ilık bir esinti yaladı nemli yüzünü. Toplu saçlarından firar eden birkaç küçük tutam alnında nazikçe dans ediyordu. Gecenin sessizliği etrafını sarmıştı, cırcır böceklerinin kuru gürültüsü bile sessizliğe teslim olmuştu.
Sanki tüm dünya onunla beraber beklemedeydi. Atlas'ın odadan sağ çıkması için birlik olup Tanrıya yalvarıyorlardı. Kafasında dönüp duran kirli düşünceleri, gecenin sessizliği ile birlikte yerin en dibine gömmek istedi.
Tek bir tane kötü düşünce bile yetiyordu nefesini kesmeye. Ve bu işkenceye saatlerdir katlanmak zorunda kalmıştı. Sabrı tükeniyordu, tıpkı umudunun da yavaş yavaş kaybolması gibi.
Başını sağa sola sallayıp düşüncelerden kurtulmak istedi. Aldığı nefes ciğerlerine yetmiyor, boğazı sürekli kuruyordu.
"İyi misin?" Uraz'ın sesi hemen arkasında yükseldiğinde, sıkıca kapattığı gözlerini yavaşça araladı.
"Neden bu kadar uzun sürdü?" Genç adam kızın boğuk sesini duyabilmek için üstün bir çaba sarf etmek zorunda kalmıştı. Gözlerini bir noktaya dikmiş, sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi görünüyordu. Sorusunu kendisine mi yoksa ona mı yönlendirdiğini anlamakta güçlük çekmişti.
"Ameliyatlar uzun sürer." Gelişi güzel verdiği yanıt kızı tatmin etmeye yetmemişti.
"Neden bu kadar uzun sürdü?" Bu soruyu birkaç defa daha sordu. Ta ki, Uraz'ın sorunun ona değil de kendi kendine sorduğunu anlayana kadar. Aradığı yanıt Akasyadaydı. Cevabı kendi zihninde arıyor ve yanlış gidenin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Bu yüzden defalarca kez kötü düşüncelerin lağım kokan kirli havuzuna düşüp durmuştu. Onu çıkarmak için uzanan eli görmediği gibi ismini haykıran tanıdık sesi de duymuyordu.
Genç adam kızın aklını kaybetmesinden korktu. Onu ilk kez böyle, kendinden geçmiş bir şekilde görüyordu. Sanki kontrolü kaybetmiş ve onu dışarıdan biri yönlendiriyormuş gibi...
"Akasya, lütfen..." Dikenlerin küçük küçük delikler oluşturduğu yaralı elini kızın omuzuna koydu. Dikkatini üzerine çekmek istiyordu lakin Akasya transa geçmiş gibi aynı noktaya bakıp bir şeyler mırıldanmaya devam ediyordu.
Uraz, Atlas'ın durumu onu bu hale getirdiyse, ölümünün delirmesine sebep olabileceğini düşündü. Bu düşüncesi endişesini daha da körüklemişti. Kızı omuzlarından tutup kendisine çevirdiğinde, Akasya'nın dehşete düşmüş gibi irice açılan gözleri çocuğun gözlerine değindi.
"Kendine gel artık!" Çocuğun gür sesi koridoru inletirken, genç kız rüyadan uyanır gibi irkildi. Nerede olduğunu unutmuş gibi şaşkınca etrafına bakındı.
"Atlas, çıktı mı?" Sesindeki hüzün parçaları kelimelerine tutunup dışarı akıyordu. Gözleri bir kez daha çocuğu kaybetmenin korkusu ile doldu.
"Henüz çıkmadı." diye yanıtladı onu Uraz. Az önce ona karşı sesini yükselttiği için pişmanlık duymuştu. Niyeti kızı biraz olsun kendine getirmekti ama gözlerinde gördüğü acı kalbini sızlatıyordu. Onun için zor olduğunu bildiği halde bağırmak, vicdanına kendi elleri ile yaralar açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMURG PROJESİ
Action(Not: kitabın asıl konusunun gerçeğe dayandığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz. Hitler'in meşhur deneylerinden biri de kitabımda yer verdiğim konu ile ilgiliydi. Neyse ki başarılı olamamışlar ve deney hüsranla sonuçlanmış. Gerçi böyle manyakç...