David Guetta = Hey mama
〰️〰️〰️〰️〰️〰️
Gözlerini bir otel odasında açmıştı. Oldukça şık ve lüks olan oda, kendi dairesinden bile büyüktü. Uzandığı yerde doğrulurken, şiddetli bir başağrısı ile sarsıldı. Bir elini yatağa dayadıktan sonra diğeri ile başını tuttu.
Ağzında acı bir tad vardı. Sıkıca kapattığı gözlerini aralayıp etrafta gezdirdi. Açık olan pencereden sızan ılık rüzgar, odanın havasını değiştiriyordu. Güneş hüzmesi, odanın her bir köşesine değiniyordu.
Bakışlarını pencereden çekip karşısına çevirdiğinde, koyu renklerin hakim olduğu bir mutfak ile karşılaştı. Ortada uzanan mermer tezgahın üzerinde meyve sepeti, onun yanında da bir sürahi su vardı.
Nerede olduğunu anlaması uzun sürmedi. Düne dair pek bir şey hatırlamıyordu ama bunun için kendini zorlamak yerine, ağzındaki tadı gidermek için su içmeye karar verdi. Üzerindeki ince pikeyi ayakları ile itekleyerek yataktan çıktı. Dün giydikleri hâlâ üzerinde duruyordu.
Yalpalarak tezgaha doğru yürüdü. Çıplak ayakları zeminin soğuk yüzeyine bastıkça içi ürperiyordu. Yüzünü ekşitti ve hâlâ ağrıyan başı ile kaşlarını çattı.
Neden bu kadar içtiğine anlam verememişti. Oysaki içkiden pek hazetmezdi.Bardağa doldurduğu suyu tek dikişte bitirdikten sonra buzdolabına doğru yöneldi. Su, ağzındaki acı tadın geçmesine yardımcı olmamıştı, dolapta belki bunun için birkaç yiyecek bulabilirdi.
Elini, koyu gri dolabın koluna attığında bir anda zihninde soluk şekiller belirdi. Dün gece yaşadığı tüm anılar aynı anda hafızasına hücum ederken, gözlerini şaşkınlıkla aralayıp kendini dolaba yasladı. Hatırladığı her anın utancı ile kavruldu yüreği.
Sanki unutabilirmiş gibi ellerini saçlarına daldırıp sertçe çekiştirdi. Daha önce hiç bu kadar mahçup ve utanmış hissetmemişti.
"Rezillik." diye fısıldadı elini arkasındaki dolaba dayarken.
Dün gece...
Partinin yapıldığı kulüpten kilometrelerce uzakta, bay Takashi'nin ayarladığı lüks ve görkemli bir otelin önünde duruyorlardı. Akasya başını eğip kucağında uyuyan gence baktı. Dalgalı uzun saçları bacaklarına dökülmüş, elbisenin yırtmacının açıkta bıraktığı tenini yalıyordu. Hafif aralı dudaklarından süzülen ılık nefesi bacağına değdikçe içi karıncalanıyordu.
Elini gencin saçlarına daldırdı ve geriye doğru yatırdı. Uzun kirpiklerinin gölgesi burnuna ve yanağına düşmüştü.
"Uyandırmayacak mısın?" Uraz omuzunun üstünden kıza doğru döndü. Kucağında sızıp kalan çocuğa bakmak istemiyordu.
"Birkaç kere dürttüm ama uyanmadı." dedikten hemen sonra bir kez daha omuzuna vurdu hafifçe. Atlas anlamsız bir şeyler mırıldandı ama gözlerini açmadı.
"Pekâlâ, iş başa düştü." Burnundan sesli bir nefes verdi ve şoförün yanına, vitesin köşesine iliştirdiği su şişesini aldı.
"Bunu alıyorum dostum." Söylediklerini adam anlamasada çok üstünde durmadı. Gözlerini her zamanki gibi önüne dikmişti.
Uraz, dışarı çıktı ve kızın oturduğu tarafa giderek kapıyı açıp, yüzünü görebilmek için hafifçe eğildi.
"Sen dışarı çık. Üstün ıslanmasın." Geri çekilip şişenin kapağını açarken, Akasya kaşlarını çatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMURG PROJESİ
Action(Not: kitabın asıl konusunun gerçeğe dayandığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz. Hitler'in meşhur deneylerinden biri de kitabımda yer verdiğim konu ile ilgiliydi. Neyse ki başarılı olamamışlar ve deney hüsranla sonuçlanmış. Gerçi böyle manyakç...