28. Bölüm

46 23 12
                                    

Chase Holfelder - I Will Always Love You

🍃🍃🍃🍃🍃

Adamın ayakkabıları salonda tok bir ses bırakarak ilerliyordu. Bacaklarını kendine çekerek iyice küçüldü. Saklandığı yerde görünüp görünmediğini bilmiyordu ama sine bildiği kadar sindi çalışma masasının gövdesine.

Sıkıca kapattığı gözlerini açtı. Kulakları pür dikkat adamın adımlarını dinlerken, gözleri saklandığı yerde etrafı gergince tarıyordu.

Atlas bakışlarını, önüne düşen adamın sırtına çıkardı. İri cüssesi ile çalışma masasını tamamen saklıyordu. Akasya'nın saklandığı yere doğru biraz daha yaklaştığında, genç adamın yüreğini korku kapladı.

Eğer birkaç adım daha atarsa, masanın üstünden kızın başını görebilecekti. Bir şekilde dikkatini dağıtması gerekiyordu. Kendini düşünmeye zorladı. Ama adrenalin pompalayan damarları düşünmesini zorlaştırıyordu, bir türlü odaklanamıyordu.

Adam bir adım daha attı, ve bir adım daha. Ta ki, genç kızın koyu saçları, ahşap çalışma masasının üzerinde görülene kadar.

Kaşları çatıldı, sağ eli yavaşça beline iliştirdiği silaha yöneldi. Akasya her şeyden habersiz, sindiği yerde korkuyla olacakları beklerken, Atlas adamın kızı gördüğünü anlamıştı. Dolapların arasından çıktı sessizce.

Birkaç adımda koltukların yanına ulaşmıştı. Sehpanın üzerine konulmuş vazoyu kavradığı gibi adamın başına geçirdi. Cam parçaları, desenli hint halısının üzerine saçılırken, ilk birkaç saniye ne olduğunu anlamaya çalıştı adam. Gözlerini kırpıştırıp, karıncalanmayı gidermeye çalıştı.

Kafasındaki yarıktan sızan ince kan, ensesine doğru yol aldığında iri bedeni öne doğru devrildi. Yüzü, sertçe masaya yana düştüğünde, genç kız yerinden sıçradı. Başını çevirip baktığında, Atlas'ı nefes nefese elindeki kırık vazo ile dikilirken gördü.

"Ne oldu?" Uraz, koltuğun arkasından çıktığında gözleri yerde yatan beden çevrildi. Olup biteni anlaması uzun sürmemişti.

"Elimizi çabuk tutmalıyız!" Gözleri odayı tararken, kitaplığa doğru yaklaşıp elini dolapların üzerinde gezdirdi. Atlas, keskin bakışlarını kızın ürkek gözlerine çıkardı. Güven vermek istedi ama içindeki endişe öyle körüklenmişti ki, kendisi bile kaybetmişti güvenini.

Zaman kaybetmeden vazoyu koltuğun üzerine atıp, kendi tarafında kalan kitaplığa yöneldi. Kulağında çınlayan bay Takashi'nin komutlarına uyarak söylediği yerleri aradılar. Oysaki aradıkları şey kızın tam burnunun ucundaydı.

Şokun etkisini hâlâ üzerinden atamamış, olduğu yerden biraz olsun kımıldamamış genç kızın tam dibinde duruyordu kasa. Gözlerini çevirip baktığında, o çıkıntı dikkatini çekecekti. Lakin yerde yatan ve kanı zemine bulaşan adamdan bir türlü alamıyordu gözlerini.

"Akasya hanım?" Takashi'nin cızıltılı sesi kulağında çınladığında, kendine gelmiş gibi gözlerini kırpıştırdı.

"Aramaya başlamazsanız, eliniz boş döneceksiniz. Ve aldığınız riskin hiçbir önemi kalmayacak!" Bay Takashi, kızın ne durumda olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Ama halde olması, ona hiçbir şey kazandırmayacağı gibi işlerini de mahvedebilirdi. Bir an önce toparlanmasını istiyordu.

"Lütfen kendinize gelin!" Başını, sanki adam görebilirmiş gibi aşağı yukarı doğru salladı. Haklı olduğunu biliyordu. Kitlenip kalmanın bir anlamı yoktu, bir an önce aradıkları dosyayı bulmaları gerekiyordu.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin