Akasya, ondan ayrıldığında ağlaması dinmişti. Yaşlı gözlerini tişörtün eteği ile kuruladı. Henüz delikanlının gözlerine bakmaya cesaret edemiyordu. Atlas kızın kendisine bakmayacağını anladığında nazikçe çenesinden tuttu ve başını kaldırdı. Lakin bu bile kızın gözlerini görmesine olanak sağlamamıştı. Dudaklarında küçük bir tebessüm belirdi."Bana bak Akasya." Genç kız zor da olsa bakışlarını çocuğun gözlerine çıkardı.
"Ben yaşıyorum, ölmedim." Akasya ağır ağır başını salladı. Onun sesini duymak, karşısında böyle dikildiğini görmek onu bu kadar mutlu edeceğini tahmin bile edemezdi.
"Yaşıyorsun." Diye fısıldadı. Bir yaş daha yuvarlandı yanağından. Genç adam kızın göz yaşını baş parmağı ile sildi. Başını göğsüne bastırıp çenesini başına dayadı. Bir süre daha böyle kaldılar. Bu süre boyunca da hiç kimse onları rahatsız etmedi. Sanki onlardan başka kimse yoktu o evde. Her taraf sessizliğe bürünmüştü. Birbirlerinin kalp atışından başka bir şey duymuyorlardı. Genç kız biraz uzaklaşıp başını kaldırarak Atlas'a baktı.
Akasya çocuğun yaşadığına emin olmak istermiş gibi parmaklarını yanaklarında gezdirdi. Yumuşak teni hâlâ hayatta olduğunu kanıtlamak istermiş gibi sıcacıktı. Uzun kirpiklerinin arkasına saklanmış nemli gözleri kızın gözlerine kilitlenmişti. Uzun süre susuz kalmış kuru dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. Kız parmaklarını yavaş yavaş dudaklarına indirdi ve dokunsa parçalanacakmış gibi duran dudaklarını okşadı. Kızın dokunuşu ile genç adamın vücudundaki kaslar gerildi. Henüz toparlanamamasına rağmen Akasya'nın üzerindeki etkisi kendisini bile şaşırtmıştı.
"Yaşıyorsun!" diye fısıldadı bir kez daha. Karışısında duran adamın gerçekliğinden emindi oysaki. Hayal görmüyordu. O halde neden hâlâ onun kaybolup gitmesinden korkuyordu? Aşk böyle bir şey miydi yoksa? Yanında durmasına rağmen sanki kilometrelerce uzaktaymış gibi özlüyor, kalp atışlarını duymasına rağmen hayal olup uçup gitmesinden korkuyordu.
"Akasya ben buradayım. Hayal görmüyorsun." Kızın yüzünü avuçladı. Boynunu öne doğru eğerek yüzünü ona biraz daha yaklaştırdı. Kızın aralı dudaklarından sızan sıcak nefesi yüzüne çarpıyordu.
"Buna inanman için ne yapmam gerektiğini biliyorum." Çocuğun fısıltısı tüy kadar hafifti. O kadar ki kız neredeyse ne dediğini anlayamayacaktı. Atlas biraz daha eğildi ve solgun dudaklarını kızın nemli dudaklarına bastırdı. Öpücüğü karşısındakini incitmekten korkar gibi narindi. Kız çocuğun varlığını hissetmek ister gibi dudaklarını biraz daha sert bastırdı dudaklarına. Öpücükleri gittikçe derinleşirken Atlasın eli kızın beline kaydı. Onu kendisine doğru çekip aralarındaki mesafeyi kapattı.
Akasya kollarını genç adamın boynuna dolayarak kendisini ona yasladı. Eğer Uraz atlı kovalar gibi içeri dalmasaydı saatlerce öpüşmeye devam edebilirlerdi. Lakin Uraz, kaybettikleri saatleri telafi etmeleri için zaman tanımamıştı onlara.
Atlas gözlerindeki öfkeli bakışları onun üzerine dikip istemsizce genç kızdan uzaklaşmak zorunda kaldı. Ama Akasya onun kadar olgun karşılamamıştı bu durumu.
"Her delikten fırlama gibi gereksiz bir yeteneğin olduğunu biliyor muydun?" Kızın iğnelemesini görmezlikten gelip sahte bir gülümseme ile Atlasa baktı.
"Seni ayakta görmek çok güzel. Bu romantik dakikalarınızı da bölmek istemezdim ama bizi bir yakuza çetesinin kovaladığını hatırlatmak isterim."
"Yakuza mı?"
"Evet, sen burada uyurken Akasya bir çılgınlık yapıp çetenin inine girdi." Atlas şaşkın gözlerini kıza çevirdiğinde Akasya, masum bir gülümseme kondurdu dudaklarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMURG PROJESİ
Action(Not: kitabın asıl konusunun gerçeğe dayandığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz. Hitler'in meşhur deneylerinden biri de kitabımda yer verdiğim konu ile ilgiliydi. Neyse ki başarılı olamamışlar ve deney hüsranla sonuçlanmış. Gerçi böyle manyakç...