___________
/Yazardan/Kızın yumuşak dudaklarına, dudaklarını değdirdiği an kalbi delicesine çarpmaya başlamıştı. Gözlerini usulca kapatıp anın tadını çıkarmak istedi. Elini nazikçe kızın beline götürüp bedenini bedenine yasladı.
Rüzgarın havalandırdığı saçları, genç adamın yanağını okşarken kız farkındaymış gibi heyecandan titreyen elini avuçları içine aldı. O an anlamıştı genç adam, bu hissettikleri kaale alınamayacak kadar basit olmadığını. Ona karşı ne zaman bu duyguları beslemeye başladığını bilmiyordu ama ona her baktığında içindeki alev, tüm bedenini yakıp kavuruyordu.
Öpüşü her saniye derinleşirken kokusunu içine çekti. Biri elinden alacakmış gibi sıkıca sardı belini. Denizin, kayaları döven sert dalgaları üzerlerine sıçradığında bile ayrılmadılar birbirlerinden. Ta ki, ne olduğunu alamadığı bir gürültü kopana kadar. Kızın dudakları, adamın dudaklarından koptuğunda afallayarak araladı gözlerini.
Kızın kanlar içinde kalmış yüzü görüş alanına girdi. Endişeyle ona doğru atıldı ama eli havada asılı kaldı. Ona doğru gitmeye çalışsada, attığı her adım kızı daha da uzaklaştırıyordu kendinden.
"Akasya!" diye bağırdı kıza doğru. Gözleri, gözlerindeydi ama bakışları boşluğa düşmüş gibi ifadesizdi. Alnından süzülen yoğun kırmızı sıvı çenesine doğru yol aldı. Elini Atlas'a doğru uzattığında dudaklarında hüzünlü bir gülümseme belirdi.
"Akasya!" Genç adamın haykırışı, kopan fırtınanın altında ezilirken kız, yerden yükselen dumanın arasında kayboldu. Delice ona doğru koşmaya başladı lakin bunun bir şeye yaramayacağını kendiside biliyordu. Onu elleri arasında alan şeye karşı duyduğu öfke o kadar şiddetlendi ki çığlıkları yeri göğü inletti. Kızı kaybettiğinde olduğu yere çöktü. Başını geriye doğru atıp boğazı yırtılırcasına haykırdı. Gözyaşları yanaklarından süzülüp kızgın kumla birleştiğinde, kalbi de aynı anda alev aldı. Daha önce hissetmediği bu acizlik duygusuna lanetler okudu...
Genç adam gördüğü rüyadan sarsılarak uyandığında yanı başında, alnındaki birikmiş terleri silen annesi ile göz göze geldi. Oğlunun kasa haberini aldığı zaman hissettiği acıyı tarif bile edemezdi yaşlı kadın. Kocasını da alıp yatırıldığı hastaneye koşarak gelmiş, saatlerce uyumadan başında beklemişti. Nihayet kara gözlü oğlu derin uykusundan uyanmıştı. Sevinçle karışık hüzünlü gözleri, bitkin genç adamın yüzünde geziniyordu.
"Nasıl hissediyorsun yavrum? Ağrın var mı?" Odanın kapısı açılıp, elinde karton çay bardakları ile içeri giren babası, oğlunun uyandığını görür görmez bardakları masaya bırakıp yanına koştu. Ağlamak üzere olduğu her halinden anlaşılan yaşlı adam nazikçe yanağını okşadı canından çok sevdiği aslan parçasının.
"Ne zaman uyandı?" diye sordu karısına dönerken. Elleri titriyordu ama bunu eşine ve oğluna göstermekten çekiniyordu. O evin direğiydi. Dik durmalı, ikisine de destek olmalıydı.
"Az evvel uyandı." Kadın telaşla dışarı koşup bir hemşire çağırdıktan sonra, tekrar aynı tempo ile odaya geri döndü. Bir an olsun ayrılmak istemiyordu oğlunun yanından. Onu kaybetme düşüncesi bile deliye döndürecek gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMURG PROJESİ
Action(Not: kitabın asıl konusunun gerçeğe dayandığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz. Hitler'in meşhur deneylerinden biri de kitabımda yer verdiğim konu ile ilgiliydi. Neyse ki başarılı olamamışlar ve deney hüsranla sonuçlanmış. Gerçi böyle manyakç...