Yaşadıklarımın üstünden bir hafta geçmişti. Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ediyordum. Takım elbiseli adamlar beni tutsak etmemiş gibi, Tansel ölmemiş gibi ya da beni takip edip notlar tutmamış gibi. Yatağa yattığımda aklıma dolan bu düşüncelerle boğuşuyordum her gece. Gündüzleri ise rol yapmaya devam ediyordum.Lakin tam olarak sakin bir hafta geçirmemiştim. Babamı tanıyan biri ile tanışmıştım. Söylediğine göre uzun zamandır yanında kalıyordu. Ama son iki haftadır ondan haber alamamıştı. Buna şaşırmamıştım doğrusu. Çünkü haber vermeden çıkıp gitmek onun vazgeçilmeziydi.
Kamil hocanın dersine tam vaktinde yetişip yerime oturdum. Sınıfı saran uğultuyu bastırmak için hoca gelene kadar müzik dinleme karar verip kulaklığımı taktım. Müzik kutusuna girip sevdiğim şarkıyı açtığımda yeni mesaj bildirisi geldi. Şarkı çalarken mesaj kutusuna girdim. Biri bana sesli mesaj bırakmıştı. Gönderen numara kayıtlı değildi. Burada kullandığım numarayı bilen pek insan da yoktu. Tansel iletişimde kalmak için numaramı almıştı ve kimseye vermeyeceğini düşünüyordum ki onun aslında sandığım insan olmadığını unuttuğumu fark ettim. Müziği kapatıp sesli mesajı açtım ve ses seviyesini yükselttim. Bir kaç saniye sonra bir kadın sesi yankılandı kulaklarımda.
"Merhaba, ben Tansel'in kız arkadaşıyım sizinle konuşmam gereken bir şey var. Lütfen hafta sonu Ocean kafeye gelin. Sizi orda bekliyor olacağım."
Kaşlarımı çatıp mesajı tekrar dinledim. Kız arkadaşı olduğundan haberim yoktu. Üstelik bunu Ulusal güvenlik bile bilmiyordu. Nasıl olmuştu bu? Böyle bir ayrıntıyı gözden kaçıracak kadar acemi olamazlardı. Neler dönüyordu bölye?
Hoca sınıfa girince herkes sessizliğe büründü. Kulaklığımı çıkarıp çantaya atarken aklımda hâlâ kadının söyledikleri vardı. Tuzak olabilir miydi? Not da yazdığı gibi beni öldürmeye mi gelmişti? Gerçi kimin öldürüleceği yazmıyordu ama benim fotoğraflarım olduğuna göre başkasını ima ettiğini düşünmüyorum. Kafamı sallayıp kendimi derse odaklamaya zorladım.
"Evet, imza kağıdını önden başlatıyorum. Başkasının yerine imza atmayın." Kağıdı ön sıraya verip bilgisayarından geçen hafta ki slaytı açtı.
"Geçen hafta nerede kalmıştık?" dediğinde sağ tarafta oturan bir çocuk cevapladı.
"Anka kuşunun melez yavrusundan bahsediyordunuz."
"Ah! Şimdi hatırladım. Devam edelim. Anka kuşunun ölümsüz olduğunu söylemiştik. Lakin yavrusu dünyaya geldiğinde ömrünün tümünü ona vermiş ve kendini yakarak sonsuz bir uykuya dalmıştır."
Dersi anlatırken sınıfın bir ucundan diğer ucuna yürüyor, ekranda vurgu yaptığı yerleri gösteriyordu. Gözleri öğrencilerin arasında gezerken anlamsızca bende oyalanıyor sonra tekrar derse dönüyordu.
"Melez yavru sadece ölümsüzlüğü almamış, annesinin tüm bilgeliğine ve şifasına sahip olmuştur. İnanılmaz değil mi? Ölmeden önce yavrusuna tüm mirası bırakmış. Günümüz de ortaya çıkarsa insanlara yararı dokunacağı açık." Komik bir şey demiş gibi sınıfta kıkırtılar yükseldi. Gözlerimi devirdim ve sırtımı arkamdaki sıraya dayadım. Hoca, sınıfın neşesini yükseltmenin verdiği memnuniyetle gülümseyip sözlerine kaldığı yerden devam etti.
"Ama ne yazık ki ortaya çıkması onun için iyi olmaz. İnsanlar oldum olası aç gözlü ve farklı olana düşman olmuşlardır. Anka kuşu ben olsaydım şifayı ve bilgeliği onlardan ebediyen saklardım."
"Biraz acımasız olmadı mı bu yorumunuz?" dedi bir kız öğrenci. Bazıları ona hak verirken bazıları bunun az bile olduğunu söyledi. Hoca sınıfı susturduktan sonra sorusunu cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMURG PROJESİ
Action(Not: kitabın asıl konusunun gerçeğe dayandığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz. Hitler'in meşhur deneylerinden biri de kitabımda yer verdiğim konu ile ilgiliydi. Neyse ki başarılı olamamışlar ve deney hüsranla sonuçlanmış. Gerçi böyle manyakç...