17. Bölüm

66 25 49
                                    


Bu bölüm birazcık romantik olacak 🤭

____________

Atlas elindeki mikroçipi dikkatle incelerken, Seren hâlâ neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu. Doktorun bandajla kapattığı yaradan geriye küçük bir sızı kalmıştı ama onun da çok dikkat edilmezse varlığı dahi bilinmiyordu.

"Baştan alabilir miyiz? Çünkü hiçbir şey anlamadım." Bıkkın bir nefes üfleyip geriye yaslandım. Eve geldiğimizden beri neredeyse on defa durumu izah ettim kendisine. Buna rağmen aklında bir şekil bile belirmemişti.

"O mikroçipi derinin altına koyan baban mıydı?" diye sordu şüpheli bakışları arasında. Topuz yaptığı kumral saçları her an dağılacakmış gibi duruyordu.

"Öyle düşünüyoruz." Başını ağır ağır sallarken aklında dolanan soru işaretlerini görebiliyordum. Göğsünde birleştirdiği ellerini çözdü ve dinlendirici olarak kullandığı gözlüklerini düzeltti. Dolgun parmaklarıyla çenesini sıvazlayıp çatık kaşlarını yeni bir şey bulmanın sevinci ile havaya kaldırdı.

"Bu yüzden adamlar peşindeydi. O çipi istiyorlar." Gözlerimi devirip zaten bilinen gerçeği sonunda anladığı için şükredip arkama yaslandım. Atlas hâlâ çipi izliyor, içinde ne olduğunu çıplak gözleri ile anlamaya çalışıyordu.

"Merkeze götürüp içinde ne olduğuna bakalım." diye bir fikir ortaya attı Seren. Atlas bıkkın bir nefes verip elindeki çipi gömleğinin cebine attı.

"Bunu nasıl akıl edemedim." Sesindeki alaycı ton Seren'in yüzünün düşmesine neden olmuştu. Ama o bunu umursamadı ve konuşmaya devam etti.

"Merkeze verirsek bir daha elimize geçmez. Biz içinde ne olduğunu öğrenmeden olaya el koyarlar ve davadan tamamen uzaklaştırılırız."

"O halde, işi gizli mi yürüteceksin?" Seren'in sorusu ile kaşlarım çatılırken meraklı bakışlarımı Atlas'ın yüzüne çıkardım. Bunu yapabilir miydi? Tüm sadakati ile merkeze bağlıyken onlara sırtını dönebilir miydi? Diyelim ki yaptı, o zaman durum anlaşılırsa onun için işler istediği gibi gitmezdi. Bunları göze alamazdı.

"Başka seçenek göremiyorum." Kısık çıkan sesine rağmen ifadesi kararlıydı. Yapacaktı.

"Sonra ne olacak?" diyerek araya girdiğimde gözlerini bana çevirdi.

"Öğrenirlerse seni rahat bırakmazlar. Başına bela almak mı istiyorsun?" Sözlerimi duymamazlıktan gelerek ayağa kalkıp çıkışa yöneldiğinde hızla önünü kestim.

"Sana bir şey sordum."

"Bunun için endişelenmene gerek yok. Ben halledeceğim."

"Nasıl?" Soruma verecek yanıt arar gibiydi. Gözlerindeki o boş ifadeden çıkardığım sonuç buydu.

"Orası da bana kalsın." diyerek kestirip attığında tekrar konuşmama izin vermeden konuyu değiştirdi.

"Bugün seninle başka işimiz var." Serene doğru dönüp konuşmasına devam etti.

"Sen merkeze geç. Araştırmalar ne alemde kontrol et, ters bir şey fark edersen beni ara." Seren onu başı ile onayladığında bana doğru döndü ve bileğimi yakalayarak kapıya doğru ilerledi. İtiraz etmeden ona ayak uydururken, salondan çıkmadan önce Seren'e kısa bir bakış attım. Gözleri, bileğimi kavrayan ellerdeydi. Ve o gözlerde gördüğüm ifadeyle elimi çekmek istemiştim. Ama Atlas'ın güçlü parmakları buna izin vermemişti.

Seren'in buruk bakışları altında kendimizi dışarı atarken, içimde büyüyen suçluluk duygusuna anlam veremiyordum. Neden böyle hissediyordum ki? Neyi yanlış yapmıştım? Seren'in bakışlarına anlam yüklemek belki de saçmaydı ama altıncı hissim bana bir şeylerin yanlış olduğunu haykırıp duruyordu. Yapmam gerekeni yapmıyormuşum da bu Seren'in canını acıtıyormuş gibi.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin