Oda sadece projeksiyondan yayılan ışıkla aydınlanıyordu. Kasvetli havası ve mayhoş bir kokusu vardı. On kişinin rahatla sığabileceği uzunluktaki masanın etrafına oturmuş şefi dinlerlerken, kendini mafya filminin içinde gibi hissetti. Kahvaltıdan hemen sonra Atlas'ın telefonu çalmış ve acil toplantı talep edilmişti. Onların dışında tanımadığı bir kaç yüz daha vardı. Ve yüz ifadeleri pekte yumuşak sayılmazdı. Akasya tam dinlenemeden toplantıya sokulduğu için oldukça huysuzdu.
"Dediğiniz gibiyse eğer, bu suç şebekesini çökertmek bir hayli zor olacak." Yaşlı adam bir an olsun gevşetmediği çatık kaşları ve sert bakışlarıyla odada bulunan herkesin gözlerine baktı. Bakışları Akasya'nın donuk gözlerinde bir süre oyalandıktan sonra önüne dönerek kaldığı yerden devam etti.
"İlk önce Türkiye'de kurdukları tarikatı bulmamız lazım. Gerisi çorap söküğü gibi gelir."
Genç kız bıkkın bir nefes verip elini çenesine dayadı. Herkes pür dikkat adamı izlerken o, bir an önce eve gidip uyumak istiyordu.
"Akasya'nın okulundaki hocanın da işin içinde olduğunu biliyoruz. Onu bulursak ağzından bir kaç şey alabiliriz belki."
"Kendisini en son Japonya'da gördük." diye lafa girdi. Herkesin gözü ona döndüğünde oturuşunu düzeltme ihtiyacı hissetti.
"Evet ama peşimizden gelmiş olabilir." diye lafına karıştı Uraz. Bu ihtimal de vardı tabi ama yine de izini bulmak kolay olmayacaktı.
"Pekâlâ, bir plana ihtiyacımız var. Gerisini sonra düşünürüz." Bu cümleden sonra kurulan hiçbir cümleyi anlamadı genç kız duymadığı kelimeler, askeri tabirler ver daha bir sürü fantastik cümleler havada uçuştu. Akasya'nın sessizce ve oldukça sıkılarak dinlemekten başka seçeneği yoktu. Toplantının ne kadar sürdüğünü bilmiyordu ama dışarı çıktıklarında güneş neredeyse batacak gibi görünüyordu. Muhtemelen öğleden sonra dört beş civarıydı.
"Bu uzun toplantı karnımı acıktırdı." Urazın sözündem sonra kendisinin de acıktığını fark etti. Tüm gün oturup bu sert adamları dinlemek onu fazlasıyla yormuştu. Gözleri yanında dikilen delikanlıya kaydı. Bakışları uzağa dalmış, koyu renk gözleri turuncu güneşin ışıklarıyla biraz olsun açılmıştı. Uzun kirpiklerinin gölgesi yanağına düşüyordu. Belki de bu günün en huzurlu ve olağanüstü anı şu andı.
Atlas üstünde bir çift göz hissettiğinde başını sağa çevirdi. Gözleri buluşunca istemsizce dudakları yukarı kıvrıldı. Kızı her gördüğünde olduğu gibi, son zamanlarda bunu saklamakta güçlük çekiyordu.
"Acıktın mı?" Akasya evet der gibi başını salladı. Genç adam kızın elini tuttu ve arabaya doğru yürüdü. Arkalarından bakan kıskanç gözlerden habersiz...
Akasya koltuğuna oturduğunda Atlas kapısını nazikçe kapatıp hızlı adımlarla sürücü tarafına geçti. Bu duruma nasıl geldiklerini bilmiyordu. Neden onun kağısını açıyor, neden ona nazik davranıyor ve neden onu umursuyor bilmiyordu. Her şey apaçık ortadaydı ama genç kız içine düştüğü durumun adının aşk olduğunu bilemeyecek kadar cahildi.
Çocuğa karşı bir şeyler hissettiğini anlıyordu anlamasına ama buna isim bulamıyordu. Arkadaşlık? Hiçbir arkadaşına karşı bu kadar yoğun duygular beslememişti. Belki de uzun yıllar çektiği yalnızlıktan sonra çocuğun sıcaklığı karşısında afallamıştı. Kendi kendini bu sorularla yiyip bitirirken Atlas hislerinden oldukça emindi.
Kızı seviyordu, bunu kabullenmiş ve onun bilmesini de istiyordu. Lakin onun da sözcüklere dökmekte zorlandığı tuhaf bir durumdu bu aşk meselesi. Gözlerine baktığında kalbi 'seni seviyorum' demek için delicesine atıyordu, hatta dilinin ucuna kadar geliyordu cümleler ama bir türlü bunu sese dönüştürüp dışarı vuramıyordu. Sanki o anda dili taşlaşıyor ve hareket ettirmekre zorluk çekiyor gibiydi. Bu yüzden davranışları ile söylemeye karar verdi. Onu nasıl sevdiğini, ne kadar düşündüğünü ve onun için ne kadar endişelendiğini hissettirmek için elinden geleni yapıyordu. İki gençte aşkın sandıkları kadar basit bir şey olmadığını anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMURG PROJESİ
Action(Not: kitabın asıl konusunun gerçeğe dayandığını biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz. Hitler'in meşhur deneylerinden biri de kitabımda yer verdiğim konu ile ilgiliydi. Neyse ki başarılı olamamışlar ve deney hüsranla sonuçlanmış. Gerçi böyle manyakç...