13. Bölüm

104 30 37
                                    


Karanlık iyice bastırmıştı ormana. Saatlerdir yürüdüğümüz halde, hâlâ daha bir yere varamamıştık. Artık bacaklarım da ilerleyecek güç kalmadığında kendimi yere bıraktım. Benimle birlikte Uraz da yere çökmek zorunda kalmıştı.

"Ne oldu?" diye sordu telaşla. Bitkin bir haldeydim. Öyle ki düşüp bayılacakmış gibi hissediyordum.

"Gücüm kalmadı artık. Daha fazla yürüyemem." Gözleri ile etrafı taradı. Onun da üşüdüğünü görebiliyordum. Hâlâ birbirimize sarılı vaziyetteydik ama benim vücut ısım gittikçe düşmüştü. Tek başına ikimizi de sıcak tutmak onun için çok zor olmalıydı. Bu hâline üzülsem de onun için bir şey yapamıyor oluşum öfkelendiriyordu beni. En azından yük olmamaya çalışmıştım. Lakin bunda da başarılı olamamıştım. Şimdi güçsüz bir kızla, tek başına bu dipsiz kuyudan kurtulmaya çalışıyordu.

"Özür dilerim." diye fısıldadım başımı öne eğerek. Bakışları beni bulduğunda kaşlarını çattı.

"Ne için?"

"Benim yüzümden zor duruma düştün. Şuan sıcak evinde oturuyor olabilirdin ama yaralı bir yabancıyla bu ıssız ormanda çırpınıp duruyorsun."

"Saçma sapan konuşma!" Bir kolunu bacaklarımın altından geçirdi, diğerini de sırtıma yerleştirip bir çırpıda çöktüğüm yerden kaldırdı bedenimi.

"Ağırım ben. Kucağında taşıyıp yorulacaksın." İnmeye yeltendim ama sıkıca kavrayarak buna izin vermedi.

"Yine çenen düştü. Sessizce dur durduğun yerde." Azarlamalarına göz devirip kollarımı boynuna doladım. Onu düşündüğümden böyle söylüyordum ama bu kaba herif nezaketten bile anlamıyordu. Tek bildiği beni azarlayıp durmak.

"Madem çok istiyorsun, öyle olsun. Yorulunca kendin bırakacaksın nasılsa."

Bir şey demeden yürümeye devam etti. Ormanda birbirine benzeyen ağaçların yanından geçip duruyorduk. Sanki bir daire çiziyormuşuz gibi, bir sonu yoktu. Bir an şüpheye kapılıp daha önce geçtiğimiz yer mi diye etrafa bakındım ama gecenin karanlığı bunu anlamamı imkansız kılıyordu.

"Işık!" Uraz'ın sesi ile başımı baktığı yöne çevirdim. Ağaçların arasında bir kulübe vardı. Etrafı çitlerle çevrilmiş, vahşi hayvanların girmemesi için kendi alanını oluşturmuştu. Gülümseyerek Uraz'a döndüm.

"Kurtulduk." Gözlerini bana çevirdi. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken bakışları nihayet yumuşamıştı. Attığı adımlara dikkat ederek kulübeye doğru ilerledi. Engebeli tepeleri geçtiğimizde beni yavaşça yere bıraktı ama tamamen ayrılmamıştı yanımdan. Kolumdan tutarak yürümem için destek verdi. Onunla birlikte çitten geçip kapıya doğru yürüdük. Beni bir kaç adım ötede bırakıp basamakları tırmandı. Kapıyı çalmadan önce hazırsızlık yakalanmamak için yerden aldığı odunu arkasına gizledi. Yumruk yaptığı eli ile kapıya bir kaç kez vurduktan sonra geri çekilerek beklemeye başladı.

Genç bir adam kapıyı açtığında ikimizi de merakla süzdü. Gözleri kanlı bedenimde biraz daha oyalanmış, hemen ardından kaşlarını çatmıştı. Korkup kapıyı kapatmasını beklesem de düşündüğüm gibi olmadı.

"Kimsiniz?" diye sordu, kapının ardına sakladığı bedenini dışarı çıkarırken. Oldukça zayıf olsa da boyu çok uzundu. Yaklaşık 2 metre diyebileceğim kadar uzun. Buna rağmen, tamamen ona göre inşa edilmiş kulübeden başını eğmeden rahatlıkla dışarı çıkmıştı.

"Rahatsız ettiğimiz için özür dilerim ama kız arkadaşım yaralandı ve ormanda kaybolduk. Yardımcı olabilir misiniz?" Adam telaşla tekrar bana bakarak kenara çekildi.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin