18. Bölüm

57 24 42
                                    

~~~~~~~~~
Yazardan
~~~~~~~~~

SENE 1996

HER ŞEYİN BAŞLANGICI...
____________

  Gökyüzünden usulca süzülen kar taneleri sıcak tenine değip hızla eriyerek kaybolurken, attığı her adımda arkasını kontrol ediyordu. Cebine soktuğu elinde, sıkıca kavradığı çipin sert yüzeyi varlığını hatırlatmak ister gibi derisine batıyordu.

Gecenin karanlığında, sokak lambalarının zar zor aydınlattığı sessiz yollarda yankılanan tek şey onun ayak sesleriydi. Sol elini soğuktan kıstığı gözlerinin önüne götürüp saate baktı. Sözleştiği saatte buluşma yerinde olması için biraz daha hızlanması gerekiyordu. Depoda çok zaman kaybettiği için bunu ancak böyle telafi edebilirdi.

Erimeye yüz tutan karların üstüne yenileri ekleniyor, kuru rüzgar soğuktan kızaran burnunu sızlatıyordu. İçine çektiği her nefes cam parçaları gibi ciğerlerine batarken, boynundaki atkının vazifesini yerine getirmeyişine küfürler savurdu. Soğuktan nefret ederdi, özellikle gecenin keskin soğuğundan ölesiye nefret ediyordu. Lakin kaçmak için bu son şansıydı. Peşindeki adamlar onu yakalarsa sonunun ölüm olacağını biliyordu.

Bu, belki de hayatının hatası olacaktı onun için ama o çipi almasaydı insanlık kendini kaybedecekti. Mezardan vahşice sökülüp alınan cesetler, kendini üstün görenlerin artık  ölümden korkmadan kolayca harcadığı bedenler, yer yer sokaklara kadar taşan feryatlar zihninde canlandıkça kanı donuyordu. Bu vahşete şahit olmak istemediği gibi halkın da buna maruz kalmasını istemiyordu. Bu nedenle yaptığı şeyden bir gram bile pişmanlık duymuyordu.

Limana giden uzun yol karşısında belirdiğinde rahat bir nefes verip oraya doğru yöneldi. Arkasından onu takip eden kimsenin olmayışından şüphelense de bunu durup düşünecek zamanı olmadığını biliyordu. Şimdilik güvenli bir yere gidip elindeki çipten kurtulmalı, daha sonra onlardan kaçmanın yollarını aramalıydı.

Karanlık limanda gecenin bir yarısı olmasına rağmen uzaktan yankılanan insan sesleriyle varacağı noktaya yaklaştığını anlamıştı. Botlarının altında ezilen karların sesine karıştı verdiği soluklar. Hatırı sayılır büyüklükte bir yük gemisi iskeleye yanaşmış taşıyacağı kaçak yolcuları beklerken, kaptan ve adamları dışarıda sigaralarını tüttürüp koyu bir sohbet içerisindeydi. Bu yolculuk için yüklü miktarda parayı gözden çıkarmak zorunda kalmıştı genç adam ama onun için sorun değildi, istediği yere sağ salim vardığı sürece.

Adamlara doğru yaklaştıkça meraklı gözleri, teker teker ona  doğru döndü. Taşıyacakları yolculardan biri olup olmadığını anlamaları çok uzun sürmemişti. Bu saatte limanda pek insan bulunmazdı zaten onlardan başka. Genç adam tekin tipler olmayan grubun yanında durduğunda içlerinden biri öne çıkarak ismini sordu. Titreyen dudaklarını zar zor aralayıp ismini ve soyadını söyledikten sonra elindeki defterden kontrol etmesini bekledi.

Adam arkadaşının el feneri ile aydınlattığı defterde ki uzun listede adamın ismini ararken bıkkınca bir nefes üfledi. Bu işlerden nefret etse de parası iyi olduğu için sessizce çalışıyordu. Şöyle arkasını yaslayacağı sağlam bir duvar bulsaydı hemen bırakırdı bu işleri.

"Tamam, geçebilirsin." Nihayet ismi son sayfalara doğru bulduğunda geçmesi için kenara çekildi. Genç adam başı ile teşekkür edip yanlarından geçerek, gemiye doğru giden rampada yürüzü. İçine çöken rahatlığa rağmen tedbiri elde bırakmak istemeyen yanı etrafı kolaçan etmeden duramamıştı.

Bedenini içeri atıp kendisini bekleyen adamın yardımı ile kaçak yolcuları saklamak için ayrılan ambar güvertesine doğru yöneldi. Dışarıdaki soğuğun aksine burası soba yakılmış gibi sıcaktı. Buna rağmen  bedeninin neden titrediğini anlayamamıştı. Yorgun vücuduny yere bırakıp sırtını geminin soğuk demirine yasladı. Ondan başka bir kaç kişi daha vardı ambarda. Hepsi sessizliğe gömülmüş, gidecekleri yerde bir umut yaşamanın ne olduğunu bulacakları düşüncesi ile çizik, paslı zemini izliyorlardı.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin