5. Bölüm

146 40 106
                                    

"Efendim, eşkale uygun birini yakalamışlar." Kafam koltukla aynı hizaya gelecek şekilde doğrulduğumda duyduğum sesle duraksadım. Olduğum yerden Atlas'ın ayaklarını görebiliyordum. Gelen adamın söyledikleriyle beraber hızla otobüsten inince gidip gitmediklerini kontrol edip derin bir nefes verdim. Şoför daha fazla beklemeden motoru çalıştırdı ve yola çıktı. Koltuğa otururken binaya giren adamların arkasından bakıyordum. Son anda şansın yüzüme gülmesiyle rahatça arkama yaslanırken dirseğimi yağmur damlalarının ve dışardaki tozların üstüne sinip kirlettiği camın deri pervazına dayadım.

Otogarı arkamızda bıraktığımızda yanımızdan hızla akıp giden arabalar, bulanık bir görüntü oluşturuyor daha sonra arkalarında hiç iz bırakmadan silinip gidiyorlardı. Gittiğim yerde fazla uzun kalamayacağımı biliyordum. İzimi en fazla bir hafta boyunca kaybettirebilirdim, kamera görüntüleri ile nereye gittiğimi öğrenmeleri fazla uzun sürmeyecekti. Yakaladığım bu boşlukta, daha uzağa kaçmak için başka bir yol bulmam gerekiyordu.

Gerekirse yurtdışına kaçmalı ve peşimden gelen herkese izimi kaybettirmeliydim. Babamı bulup bulmamak benim için artık önemini yitirmişti. Bizi terk ederken bile bana bıraktığı şey katil ruhlu adamlarken, aptallık edip onun peşinden koşmayacaktım elbette. Eğer bu adamlardan çaldığı şey onun için de değerliyse -ki yıllarca sakladığına göre bir hayli önemliydi- ve dediği gibi bende ise bu şey o zaman beni mutlaka bulurdu.

Kovalama sırası onda, sessizce ortadan kaybolma sırası da bendeydi. Yorulmuştum artık. Senelerdir buradaydım, onun peşinde. Gittiği yerlere gidip, görüştüğü herkesi araştırdım. Ne için? Ölüme sürüklenmek için mi tüm bu çabam? Hak etmediği kadar değer vermiştim ona. Bu kadar uğraşım bu yüzdendi. Ama artık sadece kendimi düşünecektim. Hedefimi değiştirmiştim. İnsan hayatının son bulma ihtimalini düşündükçe çabaladığı şeylerin aslında kendisinden daha değersiz olduğunu anlıyordu. Kendin için yaşamadıktan sonra geriye dönüp baktığında, zamanının ne kadar boş şeyler için harcadığını görebiliyor ve bunun için pişmanlıkla kavruluyordunuz. 23 yıllık hayatımda pişmanlık duyduğum o kadar şey oldu ki üstüne yenilerini ekleyip bir o kadar yıl daha ahlar vahlar içinde yaşamak istemiyordum. Beni benden başka koruyacak kimse yoktu. Güvenliğimi sadece kendim sağlayabilirdim.

Kendi amaçları için beni kullanmak isteyen insanlara bel bağlayamazdım. Ulusal güvenlik birimi istediğini elde edince bana ne olacağını umursayacaklarını düşünmüyordum. Adamların Tansel'in ölümüyle bağlantısı olmadığı ortaya çıkar ve içeri attıracak kadar delilleri olmazsa ellerinde, o zaman serbest kalacaklardı. Bu da benim için, göz göre göre arabaların hızla aktığı yola atılmak ile eş değerdi. Kurtlar sofrasında hangisinin ilk saldıracağını titreye titreye bekleyemezdim. Verdiğim kararın, geride kalanları nasıl bir duruma sokacağı zerre umrumda değildi artık.

Kafamı dağıtmak ve boş düşüncelerden kurtulmak için önümdeki koltuğun arkasına monte edilmiş ekrana dokundum. Şanslıydım ki günümüzde teknoloji çok gelişmişti ve artık şehirlerarası otobüslerde internet vardı. Ekran göz kamaştırıcı parlaklık ile aydınlandığında gözlerimi kıstım. Kısa süre sonra ana menüye bağlandığında arama motoruna kullandığım sosyal medyanın ismini yazıp tuşa dokundum. Site saniyeler içinde açıldı. Kullanıcı adım ile şifremi girdim. Ana sayfa da paylaşılan gönderileri hızla geçip mesaj kutusuna tıkladım. Bilmediğim bir hesaptan mesaj gelmişti. Yeni açıldığı profiline koyduğu çakma fotoğraftan anlaşılıyordu. Sıradan saçma muhabbetler peşinde koşan biri sandım ama mesaj içeriğini gördüğümde durumun sandığım gibi olmadığını anladım. Dün bana sesli mesaj gönderen sözde Tansel'in kız arkadaşıydı. Numaramın yanı sıra kişisel hesabımı da bilmesi beni şüphelendirmişti.

Burda da neredeyse aynı kelimeleri yazmıştı. Buluşmak istiyordu ama bunun artık pek mümkün olacağını sanmıyordum. Uzun kutuya tıklayarak düşüncelerimi yazıya döküp gönderdim ve hesaptan çıktım. Bu kadar ısrarcı olmasının nedenini merak etsem de öğreneceğim şeylerin beni daha derine çekeceğini biliyordum. Ne kadar fazla bilgi edinirsem başım o kadar derde girecekti. Bu yüzden her şeyden bir haber olmak tercihimdi. Omuz silkip başımı geriye yaslayarak gözlerimi kapattım. Yoğun otobüs kokusu midemi altüst este de bunu görmemezlikten gelerek dinlenmeye çalıştım. Yanımda kimse yoktu. Bu yüzden rahat bir şekilde oturabiliyordum. Lakin arkamda oturan kişinin sürekli ayağını koltuğa vurup durması aşırı rahatsız etmeye başlamıştı beni. Kafamı arkaya çevirip kırklı yaşlarının ortalarında olan adama ters ters bakınca oturuşunu düzeltti. Tekrar önüme döndüm ve saatler sürecek yolculuğu uyuyarak geçirmeye karar verdim. Ruhumu rüyaların derin dünyasına bırakırken gevşeyen bedenim havada süzülürmüşçesine hafiflemişti.

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin