22. Bölüm

42 23 44
                                    

Vote ve yorumu eksik etmeyin pls

________

Uraz'ın telefonla konuşmak için yanımdan ayrılışının üzerinden biraz zaman geçince, meraklanıp gittiği yöne doğru yürüdüm. Uzaktan kulağıma çalınan sesini duyduğumda adımlarımı yavaşlattım ve bedeni görüş alanıma girene kadar yaklaşmaya devam ettim. Kamp alanı görevlilerinin kaldığı kulübenin hemen yanında, sırtı bana dönük bir şekilde durmuş telefondaki kişi ile hararetli bir görüşme içerisindeydi. Sarf ettiği kelimeler ancak aramızda on adım kalana kadar yaklaştığım zaman netleşmişti.

"Anlıyorum ama bunun için çok erken olduğunu benden daha iyi biliyorsunuz." Onu böyle gizlice dinlememin doğru olmadığını biliyordum lakin içimden bir ses ona güvenmemem gerektiğini haykırıp duruyordu.

"Evet, bulduklarını düşünüyorum. Bu sabah aceleyle evden çıkıp merkeze gitti." Sessiz olmaya özen göstererek, sağ tarafımda kalan ve gövdesi ile iri yapılı bir adamı bile saklayacak olan ağacın arkasına saklandım.

"Akasya'nın içinde ne olduğunu bildiğini sanmıyorum." dediğinde kaşlarımı çatıp kulak kabarttım. Bir şeyler çevirdiğinden hep şüphelenmiştim zaten. Yine de içimde ona karşı yanılmış olabileceğime dair umutlar vardı. Küçükte olsa bu ihtimalin çıkmasını ve boş yere onu suçlamış olmamın pişmanlığına bile razıydım. Ama şimdi görüyorum ki, yersiz yere yeşerttiğim bu umudu kendi ellerimle küle çevirmem gerekecekti.

"Öğrenirse rahat durmayacaktır. Bu olmadan önce ortaya çıkıp durumu açıklamanız daha iyi olmaz mı?" Konuştuğu kişinin, peşimde olan adamlardan biri olup olmadığını bilmesem de artık ona güvenemeyeceğimin farkındaydım.

"Şimdilik onu oyalayacağım. Bu süreçte siz de elinizi çabuk tutun." Daha fazla dinlemeyip karanlığa doğru yürüdüm. Buraya sırf beni merak ettiği için gelmediği açıktı. Niyetinin iyi olmadığını bile bile onunla burada kalamazdam. Bir an önce gitmem gerekiyordu.

Kamp alanına geri döndüğümde, burktuğum ayağıma rağmen hızlı adımlarla yürümeye çalışarak etrafta Büşra'yı aradım. Şu an için ondan başka kimseye güvenemiyordum. Sanki etrafımdaki herkes benim arkamdan iş çeviriyormuş gibi geliyordu. Onu çadırın yanında bir şeyler yaparken gördüğümde yanına doğru yaklaştım. Kolundan tutup dikkatini üzerime çekerken, ani hareketimden dolayı irkilerek şaşkın gözlerini bana çevirdi.

"Telefonunu kullanabilir miyim?" diye sordum başımı ona doğru eğip. Yalnızca telefonu kaybettiğim için değil aynı zamanda ona haber vermeden buraya geldiğim için de Atlas'tan azar işiteceğimi biliyorum ama şuan için ondan başkası yardım edemezdi bana.

"Tabii, bir sorun mu var? Rengin atmış gibi." Uzattığı telefonu hızla avuçları arasından alıp tuşlara basarken, iyi olduğumu söyleyip duruyordum. Meraklı bakışları altında Atlas'ın ezberlediğim numarasını tuşlayıp, telefonun soğuk ekranını kulağıma dayadım. Bir süre çaldıktan sonra açınca hızla konuştum.

"Atlas, ben Akasya. Şu an şeydeyim.." Etrafa bakınıp alanın isminin yazılı olduğu bir tabela arasam da hiçbir şey çarpmadı gözüme. Bu yüzden Büşra'ya dönüp burasının neresi olduğunu sordum.

"Bu kamp alanının adı ne?"

"Borçka Karagöl." dedi belli belirsiz bir ses tonuyla. Kısa bir teşekkürden sonra tekrar telefonda bekleyen Atlas'a döndüm.

"Borçka Karagöl de kamp yapıyoruz. Okul gezisi gibi bir şey."

"Bunu şimdi mi söylüyorsun? Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum. O telefonu boşuna mı aldık Akasya?"

SİMURG PROJESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin